Yeni Albümle Önlenemez Yükselişe Devam: At The Gates “To Drink from the Night Itself”

Son dönem metal sahnesinde nefis geri dönüşlerin, özlem ve keşkelerle anılan birçok yapı taşı topluluğun bu hasreti giderdiği, bunu yaparken de adına ve şanına layık albümlerle kariyerlerini yeniden taçlandırdıklarına şahit olduk.

Bir yanıyla da yeni başlangıçlar olarak tanımlanabilecek bu adımlar, üretkenliğin tekrar zirve yaptığı, mazilerinde birçok müzik alt başlığının yaratıcısı ve kurallarının belirleyicisi olan devlerin sahneyi sarstığı, metalin yeni yükseliş dönemini işaret ediyor.

Bu tekrar yükseliş süreci söz konusu olduğunda akla gelecek sağlam geri dönüşlerin bir kısmı kuşkusuz ki İskandinav coğrafyasından geliyor ve hız kesmeden de devamını getiriyor.

Kuzeyli işlere odaklandığımızda ise gösterge doğal olarak At The Gates’e yöneliyor.

90’ların başında kurulup İsveç Death Metal’inin fitilini ateşleyen topluluk bu kez geri dönüşünün ikinci halkası olan yeni albümüyle huzurlarımızda.

Melodik Death Metal türü söz konusu olduğunda adının anılması gereken ilk topluluklardan olan At The Gates görülüyor ki yeni albümüyle de bu işin nasıl yapılması gerektiğinin şifrelerini vermeye devam ediyor.

1995 tarihli çığır açan nadide albüm “Slaughter of the Soul” sonrası uzun bir sessizliğe gömülen topluluk 2014’de yayımlanan “At War with Reality” ile geri dönüşlerin en kuvvetlisine imza atıyordu.

Geçtiğimiz günlerde Century Media etiketiyle piyasaya sürülen “To Drink from the Night Itself” ise topluluğun 6. albümü olarak geçiyor kayıtlara.

Gothenburg death metal kulvarının öncüleri, kurucu üyelerden gitarist Anders Björler’in son dönemdeki ayrılığı sonrası açılan boşluğu Jonas Stalhammar ile doldurup yeni albümün yapım aşamasında oluşabilecek bir aksaklığın da önüne geçti.

“To Drink from the Night Itself” birçok özelliğiyle topluluğun 90’lı yıllardaki müzikal yaklaşımına yakın seyrediyor. Bununla beraber bir önceki albümün izlerini sürmek de olası. Kapak tasarımından paylaşılan ilk parçalara kadar dinleyiciyi hayli karanlık ve melodik bir bütünlüğün beklediği de görülüyor.

Özellikle ilk dinleyişten itibaren zihinlere kazınacağı muhtemel “Daggers of Black Haze”, sapasağlam iskeletiyle “The Chasm”, kapanışı yapma görevi verilen ve kısa zamanda klasikleşmesi olası “The Mirror Black” ilk andan itibaren kendini belli ederken “The Colours of the Beast” ve “Seas of Starvation”ı da bir kenara not etmeli.

Son dönemde eski kurtların sağlam albümlerine sıklıkla rastlamanın memnuniyetini yaşarken At The Gates de bunun dışında kalmayarak “To Drink from the Night Itself” ile önlenemez yükselişini tescil ediyor.

tr_TRTurkish