Tarja Turunen, Metal Müziğin Divasına Selamlar

Kuzey Avrupa ve özellikle İskandinavya coğrafyasının müzik dünyasına katkıları oldukça fazladır. Çeşitli dönemlerde, sanatın her alanında, farklı söylemler ve renklerle ortaya katmanlar koymayı ve üzerine düşünülmesini sağlayan dokunuşlar atmayı bilmişlerdir.

Ben burada işin biraz daha sert kısmından yani bol metalli bölümünden bahsetmek istiyorum.

İngiltere ve Birleşik Amerika topraklarında boy veren müzik türleri her defasında İskandinavya’dan gayet güçlü ve kaliteli karşılıklar görmüştür. Rock, pop, jazz, elektronik müzik ve alt türlerinde olduğu gibi metal müzik de bundan nasibini çok iyi örneklerle almıştır.

Örneğin Florida Death Metal’inin karşılığını Göteburg’dan çıkan sapasağlam gruplar vermiştir. Black Metal en basit anlamda İngiliz grup ‘Venom’ ile boy göstermeye başladı dersek İsveçli ‘Bathory’den cevap gecikmemiştir. Kısa süre sonrasında Norveç’in en büyük ihracat kalemlerinden biri olmuştur Black Metal.

Ana konuya bir adım daha yaklaşırsak işin senfonik kısmında buluruz kendimizi. Metal müzik ve klasik müziğin birbirleriyle samimiyetleri ilk baştan beri kuvvetlenerek ilerlerken İskandinavya’nın dahil olmasıyla işin lezzeti çok farklı boyutlara taşınmıştır. Bunun yanında soprano vokallerin seslerini Metal müzik saflarında kullanmaya başlamaları da kilometre taşı olarak yeni bir sayfa açmıştır.

Olayın boyutunu değiştiren soprano hanımefendilerden biri ve hatta en önemlisi de Finlandiyalı ‘Tarja Turunen’dir.

1996 yılında kurdukları ‘Nightwish’ grubuyla başarıdan başarıya koşarak türün en önemli gruplarından biri haline gelip birbirinden başarılı örnekler verirler. Tarja’nın güçlü vokali grubun müziğini şahlandıran önemli karakterlerden biri olur. ‘From Wishes to Eternity’ ve ‘End of an Era’ dvd formatında da piyasaya sunulan konser kayıtları olarak grubun zirve yaptığı anlara tanıklık yapmak ve Tarja’nın sahnede nasıl devleştiğini görmek bakımından birer görsel şölen niteliği taşırlar.  Nightwish ile birlikte beş albüme imza attıktan sonra tatsız denilebilecek bir şekilde ayrılık kararı alırlar. Sonrasında Tarja solo çalışmalarıyla kariyerini sürdürür.

Klasik müzik altyapısı ve bu dalda da ortaya koyduğu çalışmalarla Fin müzik çevrelerinde ayrı yeri olan sanatçılardan biri hatta bir müzik ikonudur.

İlk solo albümünü 2007’de yayımlar. ‘My Winter Storm’ neresinden baksanız başarılı ve takipçilerini oldukça memnun eden bir çalışma olarak kariyerinin bu yeni döneminde sağlam bir adım olarak karşımıza çıkar.

2010 yılındaki ‘What Lies Beneath’ ve 2013’de çıkan ‘Colours in the Dark’ Tarja’nın sesini bizlerden esirgemediği çalışmalar olarak yerlerini alırlar.

Yeni albüm ‘The Shadow Self’ bir süredir merakla beklediğim çalışmalardan biriydi. Beklediğine değdi mi diye sorsanız ilk intiba olarak evet cevabını verebilirim rahatlıkla.

Açılış ‘Innocence’ ile hiç de fena girmiyor ve devamında ‘Arch Enemy’nin acımasız kadın vokali ‘Alissa White-Gluz’ ile düetleştikleri ‘Demons in You’ albüme ısınma işini gayet iyi başarıyor. Tamam da bu ‘No Bitter End’ ile ne yapacağız? Parça çok sağlam bir melodik yapı üzerine kurulmuş. Hani, daha önce duymuş olabilir miyim dedirten, yabancılık çekme ihtimaliniz olmayanlardan. Bu arada bunları olumlu anlamda söylediğimi belirtmeliyim.

‘Love to Hate’ leziz, belki de albümün en menzilli işlerinden biri ve tekrar dinlemelere çok açık. Ardından sırayı devralan ve bir ‘Muse’ yorumu olan ‘Supremacy’de ise Tarja’nın parçaya neler kattığını net olarak yaşayacağınız beş dakika ile başbaşa kalacaksınız. Ara sıra rastladığımız güçlü seslerin avantajı dezavantaja dönüştüren kuvvet denemesi tuzağına takılmadığını düşünüyorum.

‘The Living End’ tam bir Tarja parçası ve aynı zamanda albümün duygu yükünü üzerine almış durumda. ‘Diva’ parçasına geldiğimizde klasik müzik basamaklarından yükselip gelmiş geçmiş bütün divalara saygılarımızı sunma fırsatını buluyoruz adeta. Sıradaki ‘Eagle Eye’ nakarata kadar işi sinsice getirip orada da nabzı sabitliyor doğrusu. ‘Undertaker’ ve ‘Calling from the Wild’ ile albümün genel havasını yaşadıktan sonra son parçaya yanaşıyoruz. ‘Too Many’ başlıyor ve kapanışa da bir o kadar yakışıyor. Aman dikkat parça bittikten sonra eğer kapatırsanız kısa bir sessizlikten sonra gizlenmiş bölümlerle karşılaşamazsınız. Bana öyle geldi ki bu bölümü sanki albüm kutlamasına ayırmışlar.

Tarja’nın senfonik metal genelinde bir ağırlığı vardır ve dinlemeden geçilmemesi gereken seslerin en başına yazılması tavsiye olunur.

Albüm benim nazarımda oldukça iyi bir tepkiyle karşılanmıştır. Dinledikçe nasıl izler bırakır ya da o kadar ileriye gider mi bilemem fakat şunu söyleyebilirim, Tarja metal müziğin divasıdır.

Divaya selam olsun.

tr_TRTurkish