Metal Church, Eskiler Konu Olunca

Metal ve rock müziğin hangi türünden bahsederseniz bahsedin diğer çoğu çağdaşları gibi kaset kaydettirilen dükkanlardan yükselmiş ve ağlarını kurmuştur.

Lise birinci sınıfın ikinci dönemi Kadıköy, Bahariye’deki Opera Pasajın’nın üst katında müdavimi olduğumuz bir müzik dükkanındayız. Keşfettiğimiz şarkılar ve albümler sayesinde evlere bile dağılamayacak, saatlerce laflayacak durumdayız. O zamanları yaşayan çoğumuzun bildiği klasik ruh halleri. Harçlıklar HDX-II özellikli boş kasetlere harcanmakta ki neler kaydettireceğiz o kasetlere artık siz tahmin edin.

Seksen altı yılı, hatırladığım pasaj zamanları. Bu arada fazla zaman geçmeden çoğu şeyi yerinden oynatacak başka bir pasaj girecek hayatımıza. Neyse şimdilik burada yine aynı dükkandayız. Plakları almaya zaten paramız yetmiyor, oldu ya yetse de eve sokarken gümrük soruşturması kıvamında bir sorgu olma ihtimali cabası. Ne kaydettireceğiz ona bile karar vermek çok önemli, sanki dünya meselesi.

Baba diyor ki tezgahın arkasından ‘Metal Church’ dinlediniz mi? İki albümü atayım bir doksanlığa. İlk albüm ‘Metal Church’ ikinci albüm ‘The Dark’. Olur baba diyorum ‘Thrash kafası değil mi? Aynen, Heavy, Thrash seversin.

Birkaç gün sonra hazır oluyor kaset, öyle kolay değil yani. Bu arada bir sene kadar sonra biz de bu kayıt işlerine gireceğiz fakat konu dağılmasın daha sonra denk getiririm onu da. Akşamında evde odaya geçiliyor, ders çalışma kisvesi altında kaset teybe atılıyor ve ilk şarkı ‘Beyond the Black’ akmaya başlıyor. İlk albüm ‘Metal Church’ alıyor götürüyor da daha diğer yüzde ‘The Dark’ albümü var. Belki aylarca aynı kasetle geçirilen mesailer sürüp gidiyor. 89’da üçüncü albüm ‘Blessing in Disguise’ çıkıyor. Haber tez zamanda yayılıyor ve maddiyat halledilip kaset alınıyor tabii. Albümün geneli bir yana ‘Anthem to the Estranged’ adında bir parçayla karşılaşılıyor ki, dostlar başına. Şarkı bir marş oluyor kısa süre içinde.

Albümler aralıklı da olsa devam ediyor. The Human Factor (1991), Hanging in the Balance (1993), Masterpeace (1999), The Weight of the World (2004), A Light in the Dark (2006), This Present Wasteland (2008), Generation Nothing (2013) Metal Church’ü bir marka olarak buralara kadar taşıyor. Marka olarak diyorum da aslında kendi çapında bir durum bu. Çünkü çoğu grubun yaşadığı gibi kalburüstü albüm ve şarkılara sahip olsalar da tam anlamıyla zirveye yerleşen, yediden yetmişe tanınanlar arasına giremiyorlar. Bu çok da gerekli bir olay mıdır? Emin de değilim.

Sebebi konumuz yeni albüm ‘XI’. Mikrofonun başına tekrar ‘Mike Howe’ geçiyor ki ‘Blessing in Disguise’in vokaline geri dönüldüğü için iyi hissediyorum. Howe’un sesi pek de yakışıyor Metal Church’ün uzanmak istediği detaylara. Metal için gerekli teçhizata sahip o tınıları ve gücü barındırıyor Howe.

Bu işin kurtlarından biri de ‘Kurdt Vanderhoof’tur. Blessing dahil devamındaki üç albümde gitarının başında yer almasa da bir şekilde eli üzerinde gibidir grubun.

‘XI’ genel olarak seksenler hizasına yerleştirilmiş gibi duruyor ve bu dinleme keyfini oldukça yukarıya çekiyor. Açılış parçası ‘Reset’, ‘Killing Your Time’, ‘No Tomorrow’ her bakımdan oturaklı şarkılar. Sonrasında kaçırılmaması gereken ‘Sky Falls In’ ‘Signal Path’ ve ‘Blow Your Mind’ uzun metrajlı parçalardaki formlarını da ortaya koyuyor. Özellikle ‘Soul Eating Machine’ ve son şarkı ‘Fan The Fire’a geldiyseniz albümün tamamını dinleyip bu metal tadına ulaştığınızı varsayıyorum, bence albüm tarz anlamında gereken her şeyi barındırıyor.

O yıllara dönüp baktığımızda, kendimizce ayrı bir yere koyduğumuz grupların son dönem yayımladıkları işler oldukça sağlam çıkıyor. Hem bazı eski lezzetleri tekrar duyumsamak hem de anılarda bir yerlerde, kutuların köşelerinde bekleyip durmuş eski kayıtların gün yüzüne çıkması için de vesile oluyor.

Metal Church de seksenlerden nasıl gelip geçtiyse yeni albümüyle de bir yandan geçmişe göz kırparken diğer yandan da  günümüze oldukça gücü yerinde parçalar bırakıyor.

1. METAL CHURCH “NO TOMORROW” / OFFICIAL VIDEO / 2016

2. METAL CHURCH – Reset

 

What's your reaction?