Yaprak Öz’den 5 Yerli Polisiye Roman Önerisi

Polisiye ve gerilim türünün sevilen yazarlarından Yaprak Öz, bu yıl okuduğu polisiye romanlar arasında 5 tanesini Rotka okurları için önerdi:

Zehr-i Katil – CENK ÇALIŞIR

“Takip edilmesi gereken yeni bir polisiye yazarı, tanışmalısınız…”
Osman Aysu

“Aşk ve cinayet yaşamı kesintiye uğratan iki sıradışı olaydır. Aşkla cinayetin yolu kesiştiğinde, karşımıza derin insanlık hikâyeleri çıkıyor. Umarım aşkla cinayetin iç içe geçtiği bu romandaki çarpıcı insan hikâyelerini siz de seversiniz…”
Ahmet Ümit Satranç

Cinayetleri adlı romanıyla Nemesis Kitap okurlarıyla tanışan Cenk Çalışır’dan sürükleyici bir yeni roman: Zehr-i Katil. Yeni romanıyla yazarın takipçisi olacaksınız!

Gece boyunca türlü kararlar alıyor, bazen Kenan’a rest çekiyor ya karın ya ben diyordum, bazen terk edip gidiyordum, bazen bir mektup yazıp bırakıyordum. O mektubun ilk kelimelerinin nasıl olması gerektiğine karar veremiyordum. (Nazan)

Kadıköy Cinayetleri – ÇAĞATAY YAŞMUT

Başkomiser Galip’in maceraları bu defa Kadıköy’de devam ediyor. Ama kendine has cinayet çözme teknikleri olan, matrak ve özgüveni yüksek Başkomiser Galip’in başı bu defa büyük dertte. Kadıköy’de Kurbağalı Dere’de başı olmayan bir ceset bulunur çünkü. Ama bu başsız ceset, Başkomiser Galip ve ekibini soluk soluğa bir maceranın içine sokmakla kalmayacak, birbirlerine duydukları güveni de sorgulatan ihanetler ve çatışmalarla dolu bir süreci de başlatacak. Aynı zamanda çapkınlığıyla ünlü olan Başkomiser Galip’in bu defa kadınlarla da başı fena hâlde dertte. Öyle ki, kadınlarla yaşadığı sorunları düşünmekten cinayetleri çözmeye odaklanamıyor bir türlü. Ama sözkonusu olan Başkomiser Galip’se, göze batmayacak ayrıntıları birbirine bağlayabilme yeteneği ve tesadüflerin yardımını da hesaba katmak gerek.

Çağatay Yaşmut’un, özgün bir karakter olarak yerli polisiye roman dünyamıza kazandırdığı Başkomiser Galip’le Kadıköy’ün sokaklarında cinayetten cinayete koştururken, en gizemli cinayetlerden bile daha karmaşık olan kadın erkek ilişkileri üzerine de bol bol düşünüyor olacaksınız.

“Balon’un önünden geçip İDO İskelesi’nin yanından cinayetin işlendiği yere vardım. Rüzgâr sert esiyordu. Deri kabanımın fermuarını çektim. Olay yeri, sarı bantlarla çevrilmişti. Sahilde yürüyüş yapmaya çıkanlar, olay yerine bakıp yollarına öyle devam ediyorlardı. O iki yaşlı teyze yoktu ama onların beslediği kuşlar oradaydı.”

Feneryolu Cinayetleri – GENCOY SÜMER

En iyi polisiye kitaplar listesinde artık yeni bir polisiye roman var: Feneryolu Cinayetleri.

Sadece bir cinayet romanı değil bu. Aynı zamanda mükemmel kurgulanmış, beklenmedik finaliyle okuyucuyu ters köşe yapan iyi bir dedektif romanı. Klasik polisiyenin altın çağına duyduğu görkemli saygı duruşuyla, son çıkan polisiye romanlardan oldukça farklı bir içeriğe sahip. Olaylar bir Agatha Christie romanındaki kadar karmaşık, arka plandaki toplumsal çerçeve ise bir Dashiel Hammet romanı kadar gerçekçi. Gencoy Sümer, Feneryolu Cinayetleri’nde klasik polisiye romanı adeta yeniden kuruyor, yeni ögelerle besliyor ve çağdaş bir sentez olarak okuyucuya sunuyor. Polisiye kitap seviyorsanız mutlaka hemen okuyun.

Adem Ademoğlu’nun Tek Muzaffer Günü – GÖKÇE İSPİ TURAN

Geçmiş ya da gelecek olması hiç fark etmez, istediği zaman dilimlerine uyanabilme yeteneği olan bir adam şu hayatta neler yapamaz, değil mi! Âdem Âdemoğlu, Serra gibi sert bir duvara çarpınca anladı sıradan dünyasının sınırlarını. Aşkı, nefreti, şiddeti, şefkati… Onunla keşfetti en muzaffer anını, kurtuluşunu. Oysa kendi kendine de öğrenebilirdi bunları. İstediği yaza, istediği kışa, isterse çocukluğuna, hatta kendi nihayetine gidebilecek bir adam, hayatın tüm sırlarına birkaç saatlik bir uyku sayesinde ulaşabilecekken, bu sırlara ulaşmayı neden istemez? Bunun cevabını bir tek Âdem bilebilir. Gökçe İspi Turan ilk romanı “Arabada Kim Var”dan sonra bir başka polisiyeyle, bu kez Yitik Ülke etiketliyle, okurlarının karşısında. “Âdem Âdemoğlu’nun Tek Muzaffer Günü”, heyecanı, koşturmacayı, gizemi ve pek tabii ki polisiye severleri sayfalarına bekliyor…

Fener Balığı – NURAY ATACIK

Bir cinayet mi? Gündelik alışkanlıklarında yaptığın küçücük bir değişiklik, hayatını adadığın zirveye giden yolu paramparça ederse… Başarma arzusunu, hırs, öfke ve tutkuyla besleyen işadamı Barlas’ın tek hatası, torbacısına ateş kırmızısı yeni Porsche’sini göstermekti. Tarih bölümü öğrencisi, kadınların gözdesi, becerikli torbacı Sercan’ın beyni, güneşli bir Haziran günü Prens Adaları’nın açıklarında balıklara yem oldu. En korkunç kâbusların gerçekleştiği, iç hesaplaşmalarla insanın özüne dokunan, derin, duyarlı, şaşırtıcı ve merakla son cümlesine kadar okunan bir cinayet romanı Fener Balığı. Oğlak Yayınları, daha ilk romanıyla usta polisiyecilerin arasına katılan Nuray Atacık’ın, Fener Balığı’nı yayımlamaktan gurur duyar… “Kurbanın abisi son nefesini verir gibi ciğerlerindeki bütün havayı tek seferde boşalttı, başı öne eğildi, öylece kaldı. İçi çekilmiş, sanki ruhu bedenini terk etmişti. Bir kaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra oturduğu yerde sarsılmaya başladı, ağlamıyor ama şiddetle titriyordu. Cinayet Büro Ekibindekiler adamın ıstırabının bütün odayı kapladığını hissettiler. Onun cinayetle alakası yoktu, aldığı haber karşısında yaşadığı acı, hayal kırıklığı, çaresizliği, rol olamayacak kadar sahiciydi.”

 

 

 

 

 

tr_TRTurkish