Uslanmaz Bu Gönül: Marilyn Manson “Heaven Upside Down”

1995 yılının sonları, pek umursamamakla birlikte giderek kronikleştiğini fark ettiğim uyku problemimi salondaki koltukta televizyonun yardımıyla gömmeye çalıştığım rutin bir gece. Müzik kanalları etrafında dönüp duran zap döngüsü hayli tuhaf bir simaya rastlayana dek sürüyor. Aslında şarkı oldukça tanıdık, Eurythmics’in seksenlerden bu yana akıllara kazınmış parçası “Sweet Dreams (Are Made of This)”.

Ekranda dönen görüntülerin ve parçanın bu farklı yorumunun koltuktan hafifçe doğrulmama neden olduğunu hatırlıyorum. Klip yeteri dozda rahatsız edicilik içerirken bir o kadar da içine çeken cinsten. Amaçlanan etki yaratılmış anlaşılacağı üzere. Ufaktan ayaklanıp masadaki müsveddelerden birine bu ismi karalıyorum, Marilyn Manson.

İlerleyen günlerde yakın bir arkadaşımda bazı albümlerinin olduğunu öğreniyorum. Bundan sonraki evrede ise adımlarım beni 1996’nın sonlarında çıkan “Antichrist Superstar” albümüne kadar götürüyor.

İşte tam da bu noktada konu biraz dallanıp budaklanmaya başlıyor. Bir bütün olarak “Antichrist Superstar”ın başarısı, kayıt, beste ve sunumdaki çizgisi bir yana akla takılan bazı detaylar da kurcalanmayı hak ediyor. Her dönem, özellikle de müzik dünyası özelinde, kendini farklı, vurucu sözel ve görsel biçimlerde ifade etmek dürtüsü doksanlı yıllarda adeta Marilyn Manson kimliğiyle vücut buluyor.

Bu durumun kişinin bireysel tercihleri ve yaşam tarzıyla ilintili olabileceği gibi yadsınamayacak ölçüde büyük bir pazarlama harikası olduğu da aşikârdı. Aynı zamanda mesleki açıdan da sahne performanslarının işin çok önemli bir parametresi olduğu düşünüldüğünde teatral beceri ve yaratıcılığın da oldukça mühim olduğu görülecekti.

Tüm bunlar hesaba katıldığında ve yanına da bulunduğu dönemi kucaklayan şarkılar eklendiğinde ortaya çıkan Marilyn Manson portresinin dikkat çekmemesi mümkün değildi.

1998’de “Mechanical Animals” albümüyle artık kendini ispattan daha fazlasını barındıran işlerle çıktı ortaya. 2000’deki “Holy Wood” albümü sonrası ve âdeta milenyum çağının şerefine kadeh kaldırdığı 2003 yılı “The Golden Age of Grotesque” albümüyle etkiyi devam ettiriyordu.

Müzik türleri arasında gidip gelmeler yaşarken belirli kişisel bir omurga üzerine kondurduğu şablondan yürümeye devam eden bir korku figürü haline gelir. Seveni olduğu kadar nefret besleyeni de vardı muhakkak ki bu da işin doğasından kaynaklanan bir mevzu. Nihayetinde çizilen karaktere, söylem ve eylemlere göz gezdirildiğinde sert eleştirilerin göze alınmış olacağı tahmin edilmiştir.

2015 tarihli “The Pale Emperor” albümü eleştirmenlerin övgüsünü kazanır. İşin şov ve algı yönetimi unsurları bu kadar başarılı olurken iyi şarkılar ortaya çıkarmanın ve asıl kalıcı olanın da bu olduğunun bir kenara not edilmesi gerekir.

Günümüze geldiğimizde onuncu stüdyo albümü  “Heaven Upside Down” dönmeye başladı bile. Yeni albüm sürecine oldukça da hareketli girildi. Albüm piyasaya sürülmeden kısa süre önce geçirdiği tehlikeli sahne kazası hayli ironik bir durum çıkardı ortaya.

İlk intibanın hissettirdiği kadarıyla “Heaven Upside Down” sevenini, yolunu gözleyenini memnun edecek ayrıntıları barındırmakta.

Açılışa imzasını atıp endüstriyel punk tavırları sergileyen “Revelation #12”, çıkış parçası olarak seçilip ortalığı karıştırma görevini yerine getiren “WE KNOW WHERE YOU FUCKING LIVE”, albümün gotik atmosfere sahip uzunca parçası “Saturnalia” ve nu-metal’e yakın duruşuyla Limp Bizkit havası taşıyan “Blood Honey” hemen şuraya not edeceklerim.

Bunun yanında tam bir Manson parçası olarak erken dönem izleri de taşıyan albümün isim parçası “Heaven Upside Down”ın başarılı olduğundan, nakaratının ışığında parlaması olası “SAY10” ve hemen ardından gelen, küstah olduğu kadar da sade “KILL4ME”den bahsedilmeli.

Başlı başına bir kriz sebebi, Manson albümlerinin olmazsa olmaz tahrik içeren işlerinden “JE$U$ CRI$I$” ve kapanışta yer alan, Marilyn Manson usulü balladlara örnek teşkil eden “Threats of Romance” yeni albümün oyuncu kadrosunu oluşturuyor.

Parlak fikirlerin, ticari zekânın, merak uyandıracak atmosferik unsurların, inanç ve yönetim sistemleri üzerine yoğunlaşan küfürlü lirik bölümlerin ve isyankâr, saldırgan, çoğu zaman da travmatik, toplumsal ve bireysel kâbuslar barındıran müzikal tınıların toplamından oluşan çağımıza ait ikonik bir sahne figürü.

Tüm bunlar düşünüldüğünde Manson’un kulak verilecek şarkılar, tedirgin etmekten geri kalmayan sözler ile yeni albümde de uslanmaya niyeti olmadığı apaçık ortada.

tr_TRTurkish