sersemlemiş halde, aşkı yok etme ihtiyacının da aşkın
bir parçası olduğunu anlamış olabilirdi. Çünkü aşk,
aynı zamanda aşka karşı verilen bir mücadeleydi.
Martim, karısını öldürdüğüne inanarak şehirden kaçar. Geceye sığınır, kendini doğanın sessizliğine bırakır ve sonunda ıssız bir çiftliğe varır. Burada yaşamdan korkan sert Vitória ve ölümden korkan hassas Ermelinda’yla karşılaşır. Bu üç yalnız ruh, kuraklığın ortasında hem birbirlerini değiştirecek hem de yağmuru beklerken kendi karanlıklarıyla yüzleşecektir.
Yazarın ABD’de yaşadığı dönemde yazdığı ve “en iyi romanlarından biri” olarak nitelediği Karanlıktaki Elma’dan sonra Brezilya romanı bir daha asla eskisi gibi olmadı. Lispector, roman yapılarını altüst edip tamamen yenilikçi temsil parametreleri yaratarak bambaşka bir edebî gelenek başlattı.
Clarice Lispector, Karanlıktaki Elma‘nın yayımlanması vesilesiyle “En iyisi bu,” diye belirtmişti: “Nasıl olduğunu tanımlayamıyorum, sadece öncekilerden çok daha iyi kurgulanmış olduğunu söyleyebilirim.” Üç bölümden oluşan ve üç ana karaktere sahip olan Karanlıktaki Elma, esasen metafizik bir kitap olmasına rağmen, aslında oldukça yontulmuş ve bu çarpıcı yeni çeviride, romanın gizemleri ve alegorileri taze ve ışıltılı bir ışıkla parlıyor.
“Umutsuz bir suçlunun varoluşsal destanı… Lispector’un en iyi ve en gizemli eserlerinden biri.”
Publishers Weekly