85
Views

Ali Başarır’la üretim sürecinden içsel dönüşümlere, dijital çağın zorluklarından müziğin iyileştirici gücüne dek uzanan bir sohbet gerçekleştirdik.

· Öncelikle yeni eserinizi tebrik ederiz! “Introvert” ile dinleyicilere nasıl bir atmosfer sunmayı amaçladınız? Bu şarkının ortaya çıkış hikayesi nedir?

Çok teşekkür ederim… Hayatın özellikle ilerleyen dönemlerinde pek çok insanın içe dönme süreci veya süreçleri olduğuna inanıyorum; bazen kendini keşfederek, bazı olumlu veya olumsuz deneyimler yaşaması da bu durumu daha çok tetikliyor. Bu dönemde insanlar daha meditatif bir süreçten geçtiği için dış algıları genellikle bekleme durumunda kalıyor. Introvert  aslında dışarıya kendini tamamen kapatmadan, yaşadığı deneyimlerini gözden geçirerek kendisi için en doğru olan bir sonraki adıma geçiş sürecine eşlik eden bir parça oldu.

· “Introvert” kelimeler olmadan, sadece müzikle bir hikâye anlatıyor. Sizce enstrümantal müziğin duyguları aktarma gücü nasıl şekilleniyor? Dinleyiciye ne tür bir duygu bırakmasını umuyorsunuz?

Enstrümantal müzik, sözlü müzikten daha farklı çünkü, parçayı özümserken herhangi bir yönlendirme kelimeleri olmadan kendiniz hayalinizde istediğiniz kurguyu yaşayabilirsiniz, hatta sadece hayal bile kurup başka dünyalara da geçiş yapabilirsiniz. Enstrümantal müzik bu açıdan başka bir boyuta en kolay açılan kapıdır. Neo klasik müzikte temel aldığım konu bir duygu durumuna girip, iyileşmiş olarak o duygu durumundan uyanmak. Introvert de aynı paralellikte ilerliyor. İçine dön, yüzleş ve en doğal halinle, olabilecek en iyi halinle devam et.

· İçine dönük bireylerin sizce yanlış anlaşılmaları daha mı çok olur? Bu eser, bir yönüyle onların duygu dünyasına ışık tutuyor diyebilir miyiz? Kendi deneyimlerinizden yola çıkarak, bu içe dönüklük temasını nasıl işlediniz?

İçe dönük bireyler maalesef çoğunlukla yanlış anlaşılıyor çünkü günümüzde abartılı bir sosyallik algısı var ve ne yazık ki görsel sosyal medyanın, sakin ve naiflikten uzak trendlerin bu konuda payı oldukça büyük. İçe dönük, belirli sebeplerden dolayı daha az sosyalleşen, daha kısa cümlelerle kendini ifade eden, belirli sayıda çevresi olan, farklı tercihleri olan, kalabalıkta kendini yalnız hisseden, hayata daha basit bakabilen insanlar sırf kendi dünyalarında bazen pek çoğumuzdan daha mutlu diye ötekileştiriliyor. Oysa ki insanlar yalnızken de kendi dünyalarında da mutlu olabilir, bu o an olmak istemediğin bir boyutta bir savunma mekanizması aslında. İçe dönüklüğü müzikleştirmek de derken, daha öncede dediğim gibi bu bir süreç diyebiliriz, daha iyiye adım atmak için gerekli olan içe dönme süreci diyelim.

· “Introvert”i bestelerken nasıl bir yaratım süreci geçirdiniz? Bu süreçte sizi en çok zorlayan ya da ilham veren anlar nelerdi?

Introvert geçen sene 2024 başlarında ortaya çıktı, içime dönük bir dönem geçirsem kafamda nasıl bir müzik çalar diye düşünmeye başladığımı hatırlıyorum, kendim içe dönük değilken, ortaya çıkan bu parçanın devamı ne yazık ki annemi kaybettikten sonra yas dönemim sırasında kayıt sürecinde kendi içime dönerek ve benim için çok önemli bir yoklukla yüzleşerek devam etti. Başı hayal ile sonu hiç yaşamadığım bir gerçekle karşı karşıya kaldım. Onun içinde bu parça benim için gerçekten içsel olarak çok farklı bir deneyim oldu.

· Piyanonun sizin için anlamı zamanla nasıl gelişti ya da değişti mi anlamı? Bir besteci ve icracı olarak, enstrümantal müzik sizin duygu ve düşüncelerinizi ifade etmenizde nasıl bir rol oynuyor?

Müzik üretiminde piyano, başına geçtiğim andan bugüne anlamı benim için hiç değişmedi. Piyano benim için halen bir ifade biçimi. Bambaşka bir sözlük içeren bir yazı makinesi. Sözel ifadelerimi bazen yeterli bulmuyorum, bazen beynim ağzımın önünde ilerliyor ve anlatmak istediğim şeyleri tam olarak ifade edemeyebiliyorum veya atlayarak ilerliyorum. Piyano bana çok farklı bir alan açıyor, sonsuz 88 harf, her harf, yani her ses, her nota dizilimi beni hayatta farklı gerçekliklere ve cümlelere götürüyor.

· Neo-klasik ve enstrümantal müzik, günümüzün popüler müzik akımlarına kıyasla daha niş bir dinleyici kitlesine hitap ediyor. Sizce Türkiye’de ve dünyada bu müziğin daha geniş kitlelere ulaşması için neler yapılmalı?

Evet bu çok doğru bir ifade niş kitle. Bu kitle klasik müziğe, dünya müziğine ve alternatif müzik kültürüne daha aşina bir kitle. Dolayısıyla müziğimiz bu kitlenin daha çok ilgisini çekiyor. Dünyada bugün belirli bir noktaya gelen Neo klasik müzik maalesef Türkiye de en fazla çeyrek seviyede. Güncel alternatif platformlarda yaptığımız müzikler daha çok tanıtılmalı, canlı konser ve destek bu işin olmazsa olmazı.

· Dijital platformlar müzisyenlerin dinleyicilere ulaşmasını kolaylaştırdı. Ancak bir enstrümantal eser üreticisi olarak dijital çağda müzik yayınlamanın avantajları ve zorlukları hakkında ne düşünüyorsunuz?

En büyük avantajı, evimden müzik üretebiliyorum, yayınla da ilgili tüm prosedürleri evimden halledebiliyorum, herhangi bir stüdyoya veya bir ofis ortamına ihtiyacım yok. Bu herkes için önemli bir kolaylık. Dijital platformlar ise tam bir belirsizlik çünkü kocaman trendlerin başrolde olduğu bir okyanusa düşüyorsunuz, en büyük zorluk aslında burada başlıyor bence; belki keşfedilmeyi, dinlenmeyi ve bir sonraki adıma geçmeyi umut ediyorsunuz. Aslında arkanızda çok meşhur, isim yapmış bir prodüksiyon yoksa genelde yalnızsınız. Yüzmeye devam etmeniz gerekiyor, ya oltaya takılacaksınız veya sonsuza kadar yüzmeye devam edeceksiniz. Bu belirsizlik pek çok müzisyen için sıkıntılı bir süreç. Bunu aşmanın tek yolu da bana göre ya üretmeye devam edip hedeflerinizi farklı bir bakış açısına evriltmeniz gerekiyor veya bu sahadan tamamen çekilmeniz gerekiyor.

· Enstrümantal müzikte genellikle piyano başrolde yer alıyor. Gelecekte farklı tarzlar mesela vokallerle denemeler yapmayı düşünüyor musunuz?

Evet piyano şimdilik başrolde ama farklı tarzlara da oldukça açığım. En büyük hayallerimden biri de sahnede rock veya metal müzik seslendirmek. Belki bir gün olur, neden olmasın? İnsanız ve hayallerimizi gerçekleştirmeye çalışmak gibi bir huyumuz var…

Makale Etiketleri:
· · ·
Makale Kategorileri:
MANŞET · MÜZİK