Sağlam Zeminde Sert Adımlar: Europe “Walk The Earth”

Müzik dinlemek bir bakıma geri dönüşlerin sıklıkla yaşandığı bir zaman makinesine adım atmaktır. İşitme duyusunun kişiyi taşıdığı bu seyahatler sayesinde bazı şarkıların insan hayatında hatta toplumsal ölçekteki etkileri tartışılmaz. Kimi dönemleri şarkıları kullanarak daha kolay izah edebiliriz. Halk ezgilerinden, popüler parçalara, bilindik bir çocuk şarkısı ya da nesilden nesle geçen ninnilerden, film müziklerine kadar şarkıların hayatımızdaki önemi her zaman kendini hissettirir.

Ama gelin biz bu geniş yelpazeyi biraz daraltarak rock müzik eksenine oturtalım. Hatta dönem olarak da seksenli yılların ikinci yarısının başlarını seçelim ki konu başlığımız biraz belirgin hale gelsin.

Saatler 1986’yı 87’ye bağlayan yılbaşı gecesinin yeni yıla girdikten bir süre sonrası. Yayına giren dönemin önemli müzik programlarından Peter’s Pop Show’da az sonra tanışacağımız bir şarkı var. Europe anons ediliyor ve The Final Countdown parçasının milyonlarca kişi tarafından adeta bir gecede ezber edildiğine tanık oluyoruz.

Aslında topluluğun üçüncü albümüdür The Final Countdown fakat meşhurluk mertebesini yaşadıkları ilk albümleri olur. Aynı zamanda tüm bu şaşaayı hak eden de bir albümdür. “Rock The Night”, “Carrie”, “Cherokee”, ve “Ninja” bir çırpıda akıp geçer aklımızdan. Şeffaf mavi kaset az hırpalanmaz dinleme parkurlarında.

Sonrası belki de aynı parlaklıkta olmuyor grup için. Bir ara “Prisoners In Paradise” albümü ile seslerini yükseltseler de The Final Countdown seviyesindeki şarkıların yarattığı yan etkileri yaşamaktan kaçınamazlar.

Yıllar yılları kovalar, grubun olgunluk çağı çalışmaları yayımlanmaya başlar. “War Of Kings” albümü sağlam sinyaller göndererek ilgi oklarını grup lehine çevirmeyi başarır. The Final Countdown’ın 30. Yıl sürümünü takip eden kısa süreçte ise yeni albümün ilk notalarıyla belli ki tekrar dönecektik  maziye.

Yeni albüm “Walk The Earth” için söylenecek ilk laf oturduğu sapasağlam temel taşı üzerine olabilir ki bu zemin kuvvetli şarkılar taşımaya alışıktır.

walk the earth europe ile ilgili görsel sonucu

Topluluğun son dönem işleri ‘taş gibi yetmişler’ tabiriyle açıklanacak türden parçalar içeriyor. Açılışı yapan “Walk The Earth” öyle bir giriş yapıyor ki, hani herkes bir anda ne iş yapıyorsa bırakır ya, tam da öyle bir etki yaratıyor. İlk şarkıdan işin rengi belli oluyor yani, hammond ile atılan gölgeler ve melodik bölümleri taçlandıran akılda yer edici nakarat mest ediyor. Tüm albüm böyle devam ediyor dersem çok da abartmış olmam.

Göreceksiniz, ardından gelen parça “The Siege” da aynı etkiyi devam ettiriyor. Joey Tempest’in mikrofon başı, John Norum’un da gitar işçiliği yılların tecrübesini ortaya döküyor.

“Kingdom United” albümün favorilerinden biri. Elektrik gitarın riffler ve sololar üzerindeki doyumsuzluğu kulaklar için bir şölen. Sonrasında “Pictures” başlıyor ki albümün duygusal yükünün de sağlam ellerde olduğunu görüyoruz. Parçanın son bölümündeki nefis melodiye dikkat.

“Election Day”, “Whenever You’re Ready” ve “GTO” ateşi yüksek parçalar, yaşasın rock’n roll. Aynı şekilde “Wolves” albümün olgun, sözünü dinleten parçalarından. Yakışıklı solosu bastığı yeri sarsarken şarkının göz kırptığı doğu mistizmini perçinliyor. Aynı şekilde “Haze” de bu gidişattan soluk bir iş çıkmayacağını ispatlıyor adeta.

Gelelim kapanış parçasına. “Turn To Dust” ilk dinlediğim andan bu yana ard arda dinlemekten kaçınamadığım kudretli bir parça olmuş. Öyle ki bittiğinde albümü yeniden mi başlatayım yoksa şarkıyı mı tekrar döndüreyim ikilemi yaşamamak elde değil. Girişten itibaren tema melodisinin şarkı ilerlerken evrilen diğer melodileri gölge gibi takip etmesi ve bitişe doğru tekrarından ne kendisinin ne de dinleyenin usanmadığı lezzeti damakta asılı kalıyor.

Son söz olarak, bir yetmişli yıllar rock albümü var elimizde. Vokallerde Ian Gillian duymak da mümkün Ronnie James Dio tadı alabilmek de. Deep Purple külliyatını özellikle Perfect Stranger’ı anmak da var Led Zeppelin’in Kashmir’inden açılan bir pencereden manzaranın keyfine varmak da. Fakat tüm bu yakıştırmaların yanında Europe’un böylesi zor bir güzergahtan kendine özgü bir bütünlükle çıkılabilmesinin takdiri de başka.

Europe, iyi müzisyenlik, tecrübe ve sağlam şarkılarla dolu, zengin bir içerik sunuyor, tabii ki tam da bu zemine yakışacak sert adımlar atarak.

tr_TRTurkish