RESEO Konferansı’ndan Sanat Eğitimi Üzerine Bir Rapor

RESEO (European Network of for Opera, Music and Dance Education) ‘nun 20. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Reflective Practice: Evaluation in Arts Education adlı bir konferans düzenlendi. Geçtiğimiz Kasım ayında Paris’te gerçekleşen konferanstan derlenen raporda, geçtiğimiz 20 yılda, sektördeki başarıların, yeniliklerin ve zorlukların incelenmesi amacı ile birlikte değerlendirmeye odaklanıldığı aktarıldı.

Konferansta; “Sanat Eğitimi ve Okulları: Gençler Üzerindeki Etkisi”, “Sanat Eğitimi ve Birey: Sanatsal Deneyim ve Kişisel Gelişim” ve “Herkes için Yaratıcı Öğrenme: Sanat Eğitimi Projeleri ve Yerel Topluluklar” başlıklı üç oturum boyunca, konferansın teması derinlemesine incelendi ve tartışıldı.

Sanat Eğitimi ve Okulları: Gençler Üzerindeki Etkisi

“’Değerlendirme’yi nasıl tanımlarız?” sorusuyla başlayan panelde, bu çok katmanlı kavramın; yetkili makam ve özel patronlar tarafından yatırılan fonları yasal kullanımı, proje katılımcıları tarafından düzenlenen sosyal amaçların ve hedeflerin gerçekleştirilmesi ve bir projenin eğitsel boyutunun özgünlüğü gibi birçok farklı konsept ve metodları kapsaması tartışıldı.

Sanat eğitimi uzmanı Alain Kerlan, insanın homo aestheticus olduğu kadar homo aeconomicus olduğunu söylerek, bu yüzden sanat eğitimi değerlendirmesinin esas meşruiyetinin sorgulanamayacağını belirtti. Değerlendirmenin, hem sanatsal deneyime tuhaf erdemler atfettiği için romantikleştirmeden, hem de sanat eğitimini sadece sanat dışındaki alanlardaki etkilere dayanarak ölçen araçsallaştırmadan bağımsız olması gerekiyor.

Araştırma ve sonuçlar gösteriyor ki sanat eğitimi; kişisel gelişimde, öz güvende, iletişim becerilerinde, geleceği planlamada ve yetişkinleri birer rol modeli olarak görmede oldukça etkili. Bu etkiler, hiç kuşkusuz, öznelleştirme sürecindeki merkezi role bağlı.

Kerlan, iki çıkarımda bulunarak; değerlendirmenin sistematik olması ve ilgili taraflar arasındaki ilişkinin gelişiminin gözlemlenmesinin amaçlanması gerektiğini ve sanat eğitimi değerlendirmesinin, özellikle sanatla ilgili olan etkileri ölçümüne öncelik verilmesi gerektiğini belirtti.

Sanat Eğitimi ve Birey:Sanatsal Deneyim ve Kişisel Gelişim

Paneldeki tartışmalar, gerçeklik kavramının, karmaşa, karşılıklı dayanışma ve bireyselleşme ile tanımladığının ifade edilmesiyle başladı. Beyin, otomatik beyin ve uyumsal beyni ayırt etmedeki kilit fikirler tartışıldı. Bireylerin öğrenmeve yaratıcılıktaki tecrübelerini geliştirmek, otomatik moddan uyumsal moda geçişi içeriyor. Bu geçiş için, stres kaynaklarını yok ederek sakinlik hissinin oluşması çok önemli. Sanat eğitimi, genç bireylerde sakinliğin gelişmesinde özellikle etkili.

Panelde, çeşitli müzik programları ve amaçları tanıtıldı. Bu müzik programlarının amaçları; bireyin özgüven ve özsaygı gelişimini desteklemek, müziğe daha kişisel ve yansıtıcı bir yaklaşımla yaklaşmak ve yaratıcı ve sosyal beceriler, geleceğe daha iyimser bir bakış ve ait olma hissi kazandırmak. Programlarda, çocuklardan yetişkinlere, evsizler gibi birçok farklı kesim ile birlikte çalışıldı.

Herkes için Yaratıcı Öğrenme: Sanat Eğitimi Projeleri ve Yerel Topluluklar

Panelin açılışını yapan Annabel Jackson, değerlendirmenin, hareket ve karar vermeyi içerdiğini ifade etti. Jackson; zor sorulardan kaçınmayan, kullanılan metodları saptamayı ve süreci sonlandırmak için gerektiğinde öneri, iletişim ve yayılma evrelerinde bu metodları belirlemeyi amaçlayan yirmi bir adımdan esinlendiği titiz bir analiz metoduna sahip. Bu metod, kapsamlı bir değerlendirme sürecini uygulamak isteyen kültürel pratisyenler için oldukça etkili bir araç.

Monster in the Maze adlı projenin bir parçası olarak değerlendirmenin, projenin ne derecede hedeflerini gerçekleştirdiği, katılımcı kurumların seyircilerini etkilediği, yerel toplulukların yer aldığı ve projeyi üç partner arasındaki iş birliği olarak inşa etmeye katkı sağladığı gibi çıkarımların peşinde koştuğu belirtildi.

kulturlimited.com

tr_TRTurkish