İki Tür Meta Evren Var: Dünya Yalnızca Birinin Olacak

Sanal Meta Evren, oyun ve diğer kısa süreli kullanımlar için olacak, Artırılmış Meta Evren ise toplumda devrim yaratacak.

Şu sıralarda teknolojideki en kutuplaştırıcı kelime Metaverse olabilir. Bunun toplumun geleceği olduğuna ikna olanlar var; o kadar ki Mark Zuckerberg onun onuruna Facebook’un adını değiştirdi. Diğer teknoloji devleri ise o kadar etkilenmiş görünmüyor. Örneğin Elon Musk, kısa süre önce Metaverse için itici güç olacak bir kullanım örneği göremediğini söyledi ve ilgi çekici bir şekilde “Bütün gün yüzüne lanet olası bir ekran bağlayan birini görmüyorum” dedi.

Gerçek şu ki, ikisi de doğru.

Metaverse teknolojinin geleceğidir ve gelecek on yılda toplumu değiştirecektir. Öte yandan, oyun bağımlıları ve sosyalleşen gençler dışında çok az insan her gün saatlerce VR kulaklıkları kullanacak. Farklı bakış açılarının sebebi, Metaverse kelimesinin farklı insanlar için farklı şeyler ifade etmesi ve piyasada kafa karışıklığı yaratmasıdır.

Bunu çözmek için tanımlarımızı daha spesifik hale getirmemiz gerekiyor, çünkü gerçekten çok farklı iki kavramdan bahsediyoruz: Sanal Meta Evren ve Artırılmış Meta Evren. Bunların her biri farklı kabul oranlarına ve toplum üzerinde çok farklı etkilere sahip olacak.

Ama önce, Metaverse/Metaevren nedir?

Kişisel olarak, Metaverse’i, güçlü bir karşılıklı mevcudiyet hissini paylaşan, büyük eşzamanlı kullanıcı grupları tarafından birinci şahısta deneyimlenen, kalıcı ve üç boyutlu bir simüle edilmiş dünya olarak tanımlıyorum. Altı çizili kelimeleri (kalıcı, üç boyutlu, birinci şahıs, eşzamanlı ve mevcudiyet) yolsa muhtemelen elinizdeki bir meta evren değildir.

Yine de, bu tanım gereği, Metaverse’ün şu anda Minecraft ve Roblox gibi kitlesel olarak popüler olan, ancak kesinlikle toplumu dönüştürücü olmayan platformlarda bulunduğunu söyleyebiliriz. Oyuna özel dünyalar oluşturmak istiyorsanız, tanıma “genel amaçlı” ifadesini ekleyebilirsiniz, ancak bu yine de yaşanan heyecana karşılık gelmez. Sonuçta, Minecraft ve Metaverse şirketlerinin sunduğu avatar tabanlı dünyalar arasındaki temel fark, daha iyi grafikler ve VR kulaklıkların kullanılması.

VR vs. AR

Aşağıda açıklayacağım gibi, Sanal Metaverse (yani avatar tabanlı VR dünyaları) giderek daha popüler olacak, ancak belli sürelerde kullanımlarla sınırlı olacak. Artırılmış Metaverse ise (yani, gerçek ve sanal dünyaların tek bir üç boyutlu ve birleşik gerçeklikte birleşmesi) dünyadaki her insana dokunacak ve toplumu hızla değiştirecektir. Teknolojinin geleceği Artırılmış Metaverse’dür.

AR’ın (VR değil) dünyayı miras alacağına neden bu kadar ikna olduğumu açıklamak için 1991’de yaşadığım bir deneyime geri dönmek istiyorum. NASA’da sanal gerçeklik araştırması yapacak kadar şanslı bir Stanford yüksek lisans öğrencisiydim. . İlk gişirimim, erken görme sistemleriyle çalışmak, derinlik algısını optimize etmek için göz içi mesafenin (gözleriniz arasındaki mesafe) nasıl modelleneceğini görmekti. Bu çaba, VR’nin ilk günlerinde birkaç basit ve ilginç makaleyle sonuçlansa da, çalışmanın üç boyutlu teknolojileri anlamam üzerindeki etkisinin akademik sonuçlarla hiçbir ilgisi yoktu.

Bunun yerine, asıl etki, kod yazmaya ve çeşitli erken VR donanımlarını kullanarak derinlik algısını test etmeye çalışırken katlanmak zorunda kaldığım sayısız zorlu saatle ortaya çıktı. O ilk günlerde sanal gerçekliğin potansiyeline gerçekten inanan biri olarak, deneyimi biraz zavallı buldum. Bunun nedeni inancımın az olması değildi. Çünkü Pong ve Space Invaders’ın son teknoloji olduğu bir zamanda büyüdüm. Bu yüzden 1990’ların başında VR donanımının aslına uygunluğu bana etkileyici geldi. Deneyimin zavallı olduğunu düşünmem gelişeceğini bildiğim donanımın boyutu ve ağırlığından dolayı da değildi.

Hayır, VR deneyimini zavallı buldum çünkü yüzümde uzun süre tüplü maske bulundurmak kısıtlayıcı ve klostrofobik hissettiriyordu. Ama olay şuydu: Erken dönem 3B gözlükleri kullandığımda bile (yani, düz monitörlerde 3B izlemek için gözlükleri kapatma), sınırlayıcı deneyim ortadan kalkmadı. Bunun nedeni, sanki gerçek dünyaya at gözlüğü takmış gibi bakıyordum, bakışlarımı karşıya doğru tutmak zorundaydım. Bu at gözlüklerimi kapatmayı istememe neden oldu ve sanal gerçekliğin gücünün gerçek fiziksel çevreme entegre olmasına izin verdim.

Bu beni 1992’de ABD Hava Kuvvetleri için Sanal Fikstürler sistemini geliştirdiğim yolun başlangıcına götürdü. Bu, “artırılmış gerçeklik” ya da “karma gerçeklik” gibi ifadeler kullanılmaya başlanmadan önceydi. Ancak o ilk günlerde bile, kullanıcıların prototip sistemi hevesle deneyimlediklerini gözlemlerken, bilgi işlemin geleceğinin, etrafımızda sergilenen gerçek ve sanal içeriğin bir birleşimi olacağına ikna oldum.

VR neden temelde kusurludur?

Sanal gerçeklik için donanım artık çok daha ucuz, daha küçük ve daha hafif ve çok daha yüksek sadakate sahip. Yazılım da daha iyi; 1990’larda hayal bile edilemeyen güçlü GPU’larla binlerce kat daha hızlı bilgisayarlarda çalışıyor. Yine de otuz yıl önce yaşadığım aynı sorunlar hala devam ediyor. Sorun asla sadakat değildi; aksine, çevrenizden kopuk hissetmekten duyulan derin insani isteksizlikti. Nihayetinde, tamamen sanal dünyaların hayatımızda her yerde bulunmasının önündeki gerçek engel budur. Deneyimin doğal olmaması.

Bu nedenle, meta veri tabanı geniş çapta benimsendiğinde, şeffaf lensler kullanılarak erişilen artırılmış bir dünya söz konusu olacaktır. Sanal gerçeklik donanımı daha yüksek doğruluk sunarak fotogerçekçi seviyelere ulaşmassa bile bu durum geçerliliğini koruyacaktır. Ancak yine de, sadakat, geniş çapta benimsenmeyi sağlayacak faktör değildir. Bunun yerine, kabullenme, insan algı sistemine en doğal deneyimi sunan teknolojiyi takip edecektir. Ve dijital içeriği insan organizmasına sunmanın en doğal yolu, onu doğrudan fiziksel çevremize entegre etmektir.

Tabii ki, minimum düzeyde de olsa sadakat gereklidir, ancak çok daha önemli olan algısal tutarlılığı sağlamaktır. Bununla kastettiğim, tüm duyusal sinyallerin (görüş, ses, dokunma ve hareket) beyninizdeki dünyanın tek bir zihinsel modelini beslemek için hizalanması. Artırılmış gerçeklikle, sanal öğeler, ikna edici bir şekilde çevrenize uzamsal ve zamansal olarak kaydedildiği sürece bu düşük doğrulukla da olsa elde edilebilir. Ve mesafe duygumuz (derinlik algısı) nispeten düz olduğu için bunun inandırıcı olması zor değil.

Ancak sanal gerçeklik için dünyanın birleşik bir duyusal modelini yaratmak çok daha zordur. Bu size şaşırtıcı gelebilir, çünkü VR donanımının yüksek kaliteli görseller sağlaması çok daha kolaydır. Ama sorun bu değil. Sorun vücudunuz. Ayrıntılı ve pratik olmayan bir donanım kullanmadığınız sürece, çoğu sanal deneyim hareket içerirken siz oturuyorsunuz ya da bedeniniz hareketsiz durumda olacak.. Bu tutarsızlık, beyninizi dünyanızın iki ayrı modelini oluşturmaya ve sürdürmeye zorlar: biri gerçek çevreniz için, diğeri ise başlığınızda sunulan sanal dünya için.

Bunu söylediğimde, birçok insan karşı çıksa da, kulaklıklarında ne olup bittiğine bakılmaksızın, beyinleri hala sandalyelerinde oturan, ayakları yere değen belirli bir odada belirli bir yöne bakan vücutlarının bir modelini sürdürdüğünü unutuyor. Bu algısal tutarsızlık nedeniyle beyniniz iki zihinsel modeli sürdürmek zorunda kalıyor ve benim 30 yıl önce yaşadığım, dünyadan kopma halinin aynı rahatsız edici hissini yaşıyorsunuz. Sanal dünyanın grafiksel doğruluğu kusursuz olsa bile bu var olan bir gerçek. Etkiyi azaltmanın yolları var. Gerçek ve sanal dünyaları tek bir tutarlı deneyimde birleştirdiğinizde, yani, birleşik bir zihinsel model geliştirdiğinizde ancak bu sorumu gerçekten çözersiniz.

Artırılmış Meta Evren Dünya’yı miras alacak

Artırılmış gerçeklik, meta veriye birincil ağ geçidimiz olarak yalnızca sanal gerçekliği gölgede bırakmayacak. Aynı zamanda dijital içeriğe birincil arayüzümüz olarak mevcut telefon ve masaüstü ekosisteminin yerini alacak. Ne de olsa sokakta boynunuzu bükerek yürümek de elinizdeki telefona bakmak da insan algı sistemine içerik sunmanın en doğal yolu değil. Bu sebepten artırılmış gerçekliğin, AR donanın ve yazımlımlarının önümüzdeki on yıl içinde hayatımızda telefonları ve masa üstlerini gölgede bırakan baskın platform olacağına inanıyorum.

Bu, sanatçılar, tasarımcılar, eğlence sektöründekiler ve eğitimciler için işlerini dünyanın kısıtlamalarına meydan okuyacak şekilde donatabilecekleri inanılmaz fırsatlar ortaya çıkaracak (eğlenceli örnekler için Metaverse 2030’a bakın).

AR aynı zamanda bize süper güçler vererek dünyamızı bir bakış ya da hareketle değiştirmemizi sağlayacak. Tasarımcılar beynimizi besleyen tutarlı algısal sinyallere odaklandıkları ve mutlak aslına uygunluk konusunda daha az endişelendikleri sürece, son derece de gerçek hissettirecek. AR ve VR üzerinde çalışmaya başladığımda bu ilke benim için o kadar etkili bir keşifti ki, ona algısal tasarım adını verdim.

Geleceğin ne getireceğine gelince, birçok Metaverse şirketinin karikatürize avatarlarla dolu bir dünyada tasvir ettiği vizyonun yanıltıcı olduğuna inanıyorum. Evet, sosyalleşmek için sanal dünyalar oldukça popüler hale gelecek, ancak bu, üç boyutlu medyanın toplumu dönüştürme aracı olamayacak. Gerçek Metaverse, hayatımızın merkezi platformu haline gelen artırılmış bir dünya olacak. Doğru yaparsak büyülü bir şey olacak ve her yerde varlığını göreceğiz.

Louis Rosenberg’ün yazdığı bu makalenin aslını Big Think sitesinden okuyabilirsiniz.

tr_TRTurkish