Her Diktatör Bilir: Genç Erkekler Doğal Fanatiktir

Genç erkekler fanatizme özellikle eğilimlidir. Her diktatör, her guru, her dini lider bunu bilir. Fanatiklerde bir davaya ya da topluluğa dayalı kimliğin karşı konulmaz bir duygusu vardır ve grubun diğer üyeleriyle sıkı bağlar geliştirirler. Onlar kendi grupları uğruna sakatlanma, kaybolma ve hatta ölüm riskini alacaklardır. Onlar başka herkesi yabancı ve hatta düşman olarak kabul ederler. Fakat neden onların çoğu genç erkeklerdir?

Ulus devletlerin kurulma sürecinde ülkelerin savaşlarını genç erkekler yaptı.  Aynısı kabileler, köyler ve gruplar için de geçerli.  Genç erkekler bu temel fonksiyon için gereken özelliklere sahiptir. Kendi gruplarıyla kolayca kimlik edinirler. Grubun diğer üyeleriyle kolayca bağ kurarlar. Güçlü liderleri takibe yatkındırlar.

Genç erkeklerin çevresel etkilere ve içinde yaşadıkları hâkim kültüre bu kadar savunmasız olmasının nedeni budur. Ve keskin tanımlanmış hedefler ve değerlerle üyeliğine söz verdikleri gizli grupların, karizmatik liderleri ya da yaşam tarzları onların kolayca ilgisini çeker. Kendi grupları adına risk almayı severler ve genellikle bu tür risklerin oluşturduğu tehlikeyi hafife alma eğilimindedirler. Eğer bu özelliklere sahip olmasalardı, savaşa gitmek için daha az istekli olurlardı ve onların temel sosyo-biyolojik rollerinden birini yerine getirmesi bu nedenle daha düşük ihtimal olurdu.

Genç erkekler neden böyle? Bir kısmı erken fetal yaşam boyunca beyin üzerinde etkili olan testosterona bağlı gibi görünüyor. Anne karnında beyin “erkekliğe” maruz kalır –bir erkek olarak cinsel kimlik de dâhil olmak üzere belli özellikler vererek, bunun yanı sıra fiziksel temas ve hatta kavga oyunları içeren oyun modelleri için bir tercih olarak da.

Bunu kızların anormal düzeyde testosterona maruz kaldığında benzer davranışlar göstermesinden biliyoruz, aynı zamanda başkaca birçok şeyden. Ergenlikte, testosteron etkisinde beyin üzerinde hali hazırda başka dalgalanmalar var: Bu sadece cinselliğin uyanışı değildir, aynı zamanda bir eş için rekabette çeşitli stratejileri teşvik eder. Saldırgan ve risk alan davranışlar da dâhil olmak üzere. Ama testosteron fanatikleşme konusunda tek faktör olmaktan uzaktır.

Testosteron hareketleri beynin limbik sisteminin eski bir parçası üzerindedir. İnsanın limbik sistemi diğer primatlardakine çokça benzer, şempanze gibi ve hatta sıçanlarda olduğu gibi kolayda fark edilebilir. Ancak insan beyninin bu bölümü daha yeni bir ilaveyle düzenlenmektedir: Alnınızın arkasında bulunan Frontal lob. İnsanlar onun kullanımının öneminin farkındadır:  Fizyonomi çağından bir kalıntıda biz zeki insanlara entelektüel diyoruz ki bu onların uzun alınlarından yansır.  (ve böylece onların geniş frontal lobu olduğu kabul ediliyor)

Diğer işlevleri yanında, frontal loblar kişilik, sosyal ilişkiler ve kendine hâkim olmak için önemlidir. Onların hasar görmesinin sonucu bozulmuş ve uygunsuz sosyal davranışlardır. Ve de muhakeme eksikliği.

Önemlisi, erkeklerin frontal lobları kadınların aksine yirmilerine kadar tam olgunlaşmıyor. Beynin bu bölümü sosyal işaretler ve diğer insanların davranışları için son derece reaktiftir. Bunun sonucu; yüksek sesle konuşan, risklere açık, mantıksız ve agresif basmakalıp bir genç erkek tipi olabilir. Aynı zamanda uygunsuz ve bu ölçüde yenilikçi…  Yani bütünüyle gruba evrimsel avantaj sağlarken, yaygın testosteron kombinasyonu ve olgunlaşmamış frontal lob da genç erkeklerin risk alma ve fanatizme eğilimlerinin sebebini açıklıyor.

Elbette, tüm genç adamlar fanatik değil ve terörist olmuyorlar. Genç erkeklerin hepsi aynı değil. Farklı sonuçların sebebi farklı sosyal faktörler olabilir. Birçok teröristin kökeni suç ya da yoksunluktan gelir. Biliyoruz ki çocukluk dönemindeki ihmal ve istismarlar sonraki yaşamda anti sosyal ya da davranışlara neden olabilir. Bir bireyin özellikle yaşamın erken dönemlerindeki sosyal çevresi uzun ömürlü davranışsal etkiler yaratabilir. Bizim bir şeyler öğrenmeye başladığımız koşullar kalıcı sonuçlar yaratabilir ve hatta beyinde kalıcı değişikliklere sebep olabilir, üstelik bu sonuçları geri alma konusunda çok fazla şey yapamayabiliriz. Normal insan ilişkilerine saygısı olmayanlara,  onların ruhlarında (zihinlerinde) anormal (patolojik) bir durum olduğunu ima etmek için kimi zaman “psikopat” deriz.

Biz aynı zamanda yetiştirilme durumuna bağlı olmaksızın genetik olarak anormal sosyal özellikler geliştiren insanlar olduğunu da biliyoruz. Beyinde bu davranışlardan sorumlu olan kusurları ise kesin olarak bilmiyoruz. Bununla birlikte, söz konusu kusurların doğası –anormal sosyal davranışlar ve kişiler arası ilişkiler– frontal lobu işaret etse, bile beynin diğer alanları da dâhil edilebilir. Sosyal statü sadece insanlara değil birçok hayvan türünün de erkeklerine verilen bir “ödül”dür. İnsan olmayan çeşitli primatlar belirgin hâkimiyet sıralarını korurlar. Yüksek statü, barınak, yiyecek ve eşlere erişimin artmasını kolaylaştırır. Çoğunlukla fiziksel cesarete dayanır ve erkekler göreli konumunu korumak için ya kavga eder ya da birbirilerini tehdit ederler. Bu durum aynı zamanda insanlar için de geçerlidir. Ancak, para kazanma, doğum-üreme veya eğitimle kazanılan yetenekler de dâhil olmak üzere insan beynini sıralama sistemleri daha yeni yeni gelişmektedir.

Silah gücünün gelişmesi kas gücüne olan bağımlılığı azalttı ve aynı zamanda acımasızlık, cesaret ve liderlik gibi diğer özellikleri rekabette öne çıkardı. Fanatik gruplar içinde, bir üyeyi gruptaki diğerlerinden ayırarak ön plana çıkaran bu niteliklerin gösterilmesi için çekişme arttı. Bu, hayatının geri kalanında kendini yükseklerde görmek için küçük de olsa bir sebebi olanların özellikle ilgisini çekebiliyor.

Terörist ya da agresif eylemler, bu nedenle bir üyenin değerini kanıtlaması ve diğerleri tarafından ulaşılmaz görünerek ilgi çekmek için yapılabilir. Erkeklerin bireysel olarak saygı görme istemeleri eski biyolojik ihtiyacı karşılamanın modern hayattaki bir yoludur. Özetle, eril beyin, örneğin sokak çeteleri içinde diğer erkeklere bağ oluşturmak için, grupla tanımlanma ve kabul görmek için, diğerlerine karşı kendi grubunu savunmak ve var olmak için rekabet etme eğilimindedir. Bir genç erkeğin hormonal yapısı ve beyninin nasıl olgunlaştığı fanatizme duyarlılığını, sıradışı bağlanma isteğini ve onun grubu adına risk yüklü eylemler alma eğilimini arttırır.

İnsan beyni, ortak inançlara ve etik bakış açısına dayalı olanlar da dâhil olmak üzere, diğer türlerle görünüşte özdeşleşmeyen ek kategoriler icat etti. Bugün kimlik giderek daha fazla inanca dayanmaktadır. “Büyük insan beyni” silahın icadını gerçekleştirdi; Bütün bunlar, fanatiklere başkalarını terörize ederek ilkel bir amaç olan ezici olma durmunu etmek için gittikçe daha etkili olma şansı verdi.

Fanatizme giden yol bir erkeğin genlerinden, onun erken dönem deneyimlerinden, hormonlarından, beyninin olgunluğu ya da diğer şeylerden ve kendini içinde bulduğu sosyal bağlamdan etkilenir. Tüm bunlara beyindeki bir durum neden olabilir, bizim fanatizm olarak etiketlediğimiz bir tehlike genç erkekler için biyolojik gerekliliğin bir rolünün mutasyonudur. Bizim görevimiz, bu beyin durumunun ne olabileceğini, nasıl ortaya çıktığını ve mümkünse nasıl karşı koyulacağını anlamaya çalışmaktır.

Cambridge Centre for Brain Repair’den Joe Herbert‘in Aeon’da yayınlanan makalesi ROTKA için çevrilmiştir.
tr_TRTurkish