Haftanın Kitaplığı – 7 Mayıs 2018

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

RAKAMLAR OYUNU – DAVİD SALLY, CHRİS ANDERSON

Futbol her geçen gün kendini yeniliyor ve bu yenilenmenin merkezinde de rakamlar bulunuyor. Rakamlara doğru şekilde bakıldığında ilk akla gelen favoriler bile artık göz ardı edilebiliyor.

Rakamlar Oyunu’nda eski bir kaleci olan ardından da futbol istatistikleri uzmanına dönüşen Chris Anderson ve davranış analisti David Sally bir araya gelip müsabakanın galibini öngörmek adına rakamların aslında ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

Kitap, kornerlerin ne ölçüde değerli olduğu, en çok kaçıncı golün önem arz ettiği, topa sahip olmanın futbolda galibiyete gerçekten de onda dokuz oranında yardım edip etmediği, bir oyuncunun değerinin nasıl ölçülmesi gerektiği gibi soru ve sorunlara isabetli, devrim niteliğinde yanıtlar verip futbolu izlemek ve anlamak için yepyeni bir yol gösteriyor.

Önder Özen’in sunumuyla

ÇİKO’NUN SEÇİMİ

Sevildiğimiz Her Yer Yuvadır

Ayasofya Konuştu ve Sırlar Yolu adlı çocuk romanlarının yazarı Füsun Çetinel’in sımsıcak bir arkadaşlık hikâyesi anlattığı kitabı Çiko’nun Seçimi, Günışığı Kitaplığı etiketiyle yayımlandı.

İllüstratör Maria Brzozowska’nın siyah-beyaz desenlerinin yer aldığı kitap, ilk gençliğe adım atmaya hazırlanan iki çocuğun hayallerini işlerken bir yandan da hayvan hakları, hayvan sirklerinin acımasızlığı ve seçim yapmak üzerine de düşündürüyor.

“Seren’in babası uzun yol gemi kaptanıdır. Seferden her dönüşünde, gemici çantasından türlü türlü hediyeler çıkar. Bu kez İtalya’dan, simsiyah tüylü, yerinde duramayan bir köpekle çıkagelmiştir. Sevimli köpeğin adını Çiko koyarlar. Büyüyünce sirkte çalışmak isteyen Seren, doğum gününde, yakın arkadaşı Cemo’yla sirke gitme fırsatı yakalar. Seren’in akrobat sanılması yetmezmiş gibi, Çiko’yla ilgili bir sürpriz de onları beklemektedir…”

UYURGEZER BİR GÖLGE – SERKAN TÜRK

Yazar Serkan Türk’ün yeni öykü kitabı “Uyurgezer Bir Gölge”, geçtiğimiz günlerde Yitik Ülke Yayınları’nca yayımlandı. Öykülerinde insanı, doğayı, karşılaşmaları, ayrılıkları ve insana dair pek çok detayı ustalıkla anlatan Serkan Türk, Türk öykücülüğünün yetkin kalemlerinden biri. “Uyurgezer Bir Gölge”, Serkan Türk’ün beşinci öykü kitabı. Yazar bu kitabında okurunu ve kendisini derin bir hesaplaşmanın eşiğine getirip geniş zamanlı öyküler yazıyor. Bunu yaparken, meraklı okuru da “Uzak Yaz”dan “Uyurgezer Bir Gölge”ye uzanan görünmez bir ağın içine sürüklüyor. Öykünün genç ustasından hüzünlü bir karnaval.

“İnsan kırk yaşında dünyanın sonuna yaklaşmış gibi hissetmiyorsa da büyük yenilgiyi her an yaşayabileceği duygusunu bir yumru gibi göğsünün bir kıyıcığında saklı tutar. Bunca zaman neler yaşamış olursak olalım mutluluk geçici bir alev almaydı içimizde. Bana da öyle olmuştu. Kısacık alevlendiğim birkaç andan başka bir şey değildi hayatım.”

ZEYTİN AĞACININ GÖLGESİNDE YUNANİSTAN – NAZLI GÜRKAŞ

Az Turistik, Çok Yerel Seyahat Kitabı

Nazlı Gürkaş’ın daha az turistik, daha fazla yerel deneyim isteyenlere yol arkadaşı olacak kitabı Zeytin Ağacının Gölgesinde Yunanistan, hep kitap’ın ilk seyahat kitabı olarak 4 Mayıs’ta raflardaki yerini alacak.

Gürkaş, cep yakmayan mavili-yeşilli bir rota çizmek ve Yunanistan’ın en güzel yemeklerini yemek isteyenlere yol arkadaşlığı yapıyor. Yaz yaklaşırken fotoğraflarıyla büyüleyecek, coşkusuyla aylardır ertelenen tatil planlarını gerçekleştirme gücü verecek bir kitap.

“Belki zor bir seneydi. Belki çok çalıştınız, çok stresli günler geçirdiniz. Belki çok bunaldınız, gündelik işler bile uykularınızı kaçırmaya başladı. Ne olursa olsun bir tatili hak ettiniz. Yaz geliyor; dinlenmek, hafiflemek lazım. Belki de bunu insanların en rahat olduğu, güzel kokuların sızdığı masalardan şen kahkahaların yükseldiği bir ülkede yapmalısınız bu sene: Begonvil kokulu masmavi ülke Yunanistan’da!”

KEDİ GİBİ DÜŞÜNMEK VE DAVRANMAK – STEPHANE GARNİER

“Kediler bizi ezelden beri büyüler. Onları gözlemler ve anlamaya çalışırsak o güçlerinde, tavırlarında, özelliklerinde, alışkanlıklarında, küçük deliliklerinde yani huzur içinde yaşamaya ve mutlu olmaya dair yeteneklerinde büyülü bir şeyler olduğunu görürüz.

‘Bugünkü aklımla yirmili yaşlarıma dönmek isterdim…’ Kim bilir kaçımız, gün gelip bunu kendine demiştir. Bizler ancak zamanla ve azıcık bilgelik kazanırken okulları, kitapları, düşünürleri olmayan kediler, hiçbir çerçeveye hapsolmadan, hiçbir referansa bağlanmadan hatta çok da uzun yaşamadıkları, çok fazla tecrübe edinmedikleri hâlde bir nevi doğuştan gelen bilgeliğe sahiptir. Bizlerin pek çok sorgulama, girişim, değişim, tefekkür ve iç gözlem pahasına ancak birkaç kırıntısını tırtıklayabildiğimiz bir bilgelik bu. Ancak altmış yaşından sonra, günün birinde onun gibi, dudaklarımızda bir gülümseme ve iç huzuruyla kurulup ufku izlemek mevkiine erişebilmek için aşılması gereken yol, hayli engebeli olduğu kadar da zahmetli. O ise bunu yapmayı neredeyse doğuştan bilir.

Bizler onların vesilesiyle, onların performansına kısmen de olsa yaklaşarak farklı bir bakış açısı kazanabilir, dünyayı farklı bir pencereden görebilir ve aynı zamanda kendimize dair farklı ve daha gelişkin bir anlayışa erişebiliriz.

tr_TRTurkish