Haftanın Kitaplığı – 5 Şubat 2023

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

METAMORFOZLAR – EMANUELE COCCIA

İnsan ve insan dışı varlıklar arasındaki hayali ve tehlikeli ayrımı ortadan kaldıran Metamorfozlar insanı, kendi kendini yerleştirdiği ayrıcalıklı konumundan indirerek yaşama ve varoluşa dair şaşırtıcı bir perspektif sunuyor. Edebiyattan felsefeye, entomolojiden botaniğe uzanan kitap, disiplinler arası yaklaşımı ve şiirsel diliyle bizi metamorfoz üzerine düşünmeye, yaşama dair bildiğimiz şeyleri sorgulamaya çağırıyor.

KAR HAVASI – JESSICA AU

Jessica Au’nun nesilden nesile miras kalan ailevi özellikleri ve bunlardan uzaklaşmayı; bir anne ile kızının Japonya sokaklarında kimliğe, dile ve aile ilişkilerine dair derin yolculuğunu anlatan Kar Havası, Kübra Bodur’un çevirisiyle Timaş Yayınları’ndan çıktı.

Eleştirmenlerce takip edilmesi gereken yeni yazarlar arasında gösterilen Jessica Au; Kar Havası romanıyla 2020 Fitzcarroldo Editions Roman Ödülü’ne layık görüldü ve 2023 Victorian Premier’s Prize for Fiction’da kısa listeye alındı.

​“Bir anne ve kızı yurt dışından Tokyo’da buluşmak üzere yola çıkarlar: Burada sonbahar akşamları boyunca kanallarda yürürler, tayfun yağmurlarından kaçarlar, küçük kafe ve restoranlarda yemeklerini paylaşırlar ve şehrin radikal modern sanatını görmek için müzeleri ve galerileri ziyaret ederler. Bu sırada hava durumu, burçlar, giysiler ve nesneler, aile, mesafe ve hafıza hakkında konuşurlar. Ancak belirsizlikler çoktur. Burada gerçekten konuşan kimdir –sadece kızı mı, yoksa anne mi? Ve bu eliptik, hatta belki de hayali yolculuğun arkasındaki gerçek sebep nedir?”

ALBA ŞEHRİNİN YİRMİ ÜÇ GÜNÜ – BEPPE FENOGLIO

Alba Şehrinin Yirmi Üç Günü, İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan direnişçilerini ve savaş sonrasının taşra hayatını yalın bir gerçekçilikle anlatan on iki öyküden oluşuyor.

Kendisi de bir partizan olan, çağdaş İtalyan edebiyatının saklı hazinelerinden Beppe Fenoglio, kişisel deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı öykülerinde, partizanların mücadelesini en doğal haliyle resmediyor. Ellerinde dededen kalma tabancalarıyla Piemonte dağlarında faşistlerle karşı karşıya kalan gencecik insanlara samimi bir bakış yöneltiyor. Kırların rüzgârını, yağmurunu, insan doğasına özgü korkuları, neşeyi, arzuları ve öfkeyi dile getiriyor. Direniş yıllarının alışıldık kahramanlık sahnelerinden çok partizanların küçük dünyalarını ve savaş sonrasının sıradan yaşamını gözler önüne seren Beppe Fenoglio’nun eseri ilk kez Türkçede.

CİNSİYETLENDİRİLMİŞ BEDENLER / JUDITH BUTLER’I ANLAMAK – SARAH SALIH

Cinsiyetler gerçekten biyolojik, fizyolojik, ‘doğal’ şeyler midir? Yoksa toplumsal olarak yazılan, kültürel üretimin ve toplumsal cinsiyet normlarının şekillendirdiği ilişkilerin meyvesi midir? Doğumhane önünde (veya nadiren de olsa içinde) bekleyen yakınları ve hemşirenin muştusunu hayal edin: “Kız/erkek oldu!” Bu söz aslında bir gerçeğin ifadesi değil, ‘kızlaşma/erkekleşme’ (yani cinsiyetlendirme) sürecini başlatan bir edimdir. Böylece erkek ve kadın arasında algılanan ve aşılanan farklılıklara dayanan süreç başlamış olur. Kısacası beden, söylemsel olarak inşa edilen bir anlamlandırma pratiği değil midir?
Bu kitap, Butler’ın görüşlerini kuramsal ve felsefi açıdan belirli bir bağlama yerleştirir. Yazar bizlere Butler düşüncesinin evrimini hayranlık verici bir üslupla sunar: Hegelci kökenlerinden başlayarak, Freud ve Lacan’ın psikanalizine, Austin’in söz edimleri kuramına neler borçlu olduğunu ele alır. Kojève, Hyppolite, Althusser, Sartre, Foucault ve Derrida okumalarını, bunların teorisinin oluşumdaki etkisini ve bu düşünürlerle hesaplaşmasını ortaya koyar. Kısacası fenomenolojiden ‘kadınlık’ durumuna kadar Butler düşüncesinin izini sürer. Butler’ın Simone de Beauvoir okuması, Nussbaum ve Fraser’ın kendisine yönelttiği eleştiriler de yine kısaca bu kitapta ele alınan konulardır.
Politik felsefe, dil ve psikanalizin, teorisinin oluşumundaki yerinin yanında, özne, performatiflik, kimlik ve öteki kavramlarının eleştirel bir bakışla ele alındığı bu eser, Butler düşüncesine ve kuir teoriye giriş niteliğindedir.

DALGALAR – DEMİR ÖZLÜ

21. yüzyılın ilk büyük afeti olan 2004 Hint Okyanusu depremi ve tsunamisinin ardından yazılmış bir roman “Dalgalar”. Annesini kaybetmiş bir adamın Tayland’a ailesiyle yaptığı turistik bir gezinin anlatımı. Çağın getirdiklerine yabancı kalıp sık sık kendi geçmişine, çocukluk anılarına sığınan adam için bu gezi kısa sürede uykusuz gecelerle dolu bir kâbusa dönüşür. On binlerce insanı yutacak tsunamiyi önceden sezip dağlara kaçan filler gibi o da biletini erkenden kestirip evine dönecektir.

tr_TRTurkish