Haftanın Kitaplığı – 22 Şubat 2021

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz.

BAĞLAR – DOMENICO STARNONE

Cehennem başkalarıdır ve bazen o başkalarıyla aynı evdesinizdir.

Bağlar, İtalya’nın en prestijli edebiyat ödülü Strega sahibi yazar Domenico Starnone’nin Türkçede yayımlanan ilk kitabı.

Roman, on iki yıllık eşi Aldo’nun başka bir kadın için onu terk etmesi üzerine iki çocuğuyla tek başına kalan Vanda’nın mektubuyla açılıyor. İlk bakışta sıradan bir aile hikâyesi izlenimi uyandırsa da, Starnone bu romanda sosyal, ailevi, psikolojik ve ideolojik yapılar çözülürken açığa çıkan ve kahramanları altüst eden hayal kırıklığı, haset, özlem, değersizlik ve hınç duygularını, durum komedisi ve trajedi arası bir kurgu içinde ustalıkla resmediyor.

Özgürlük ile güvenlik arasında bocalayan kahramanlarıyla Bağlar, çarpıcı bir yerini bulamama anlatısı.

“Bağlar, katman katman, ustalıkla inşa edilmiş, bilmece gibi bir roman.”  

-The New Yorker

“Aile içi ruhsal kıyımlara dair sıkı bir hikâye.”

-The Times Literary Supplement

OZA – ANDREY VOZNESENSKI

Ülker İnce’nin muhteşem çevirisi, Özdemir İnce’nin önsözü, Kenan Yücel’in desenleriyle, tümü numaralanmış özel basım. Selam Oza!

“1964 yılında yayımlanan Oza elli yıl sonra çok daha büyük bir şiir olarak çıktı karşıma. Ürperdim. Elli yıl sonra iyice kıskandım. Kıskandım, dehşetli tutkuyla, çünkü Oza sadece dünün ve bugünün şiiri değil aynı zamanda geleceğin şiiri. Kendini durmadan yenileyen bir şiir. Dünyanın bütün şairlerinin, geleceğin şairlerinin çarpışmak zorunda oldukları yaman bir rakip!

Oza, iç içe geçmiş sırılsıklam bir aşk şiiridir. Mayakovski’den sonra Rus şiirinin biçimsel sınırlarını kıran devrimci bir şiirdir. Önem ve büyüklüğünü anlatmak için, bu iki cümle bile yeter!”

Özdemir İnce

“Voznesenski, şiirinde ‘sözüm ona ilerleme’ye, çıkarcıların, duygusuzların, göğüslerinde bir yürek taşımayanların eline geçince baskı aracı haline dönüşen ‘kahrolası makine’ye karşı sevginin ve özgür insan ruhunun savunusunu üzerine alır. İnsani değerlerin baş koruyucusu olarak şair çıkar karşımıza. Bu eğilim, en çok da Oza adlı uzun şiirde görülür.”

Mehmet H. Doğan

ŞAKA/SCHERZETTO – DOMENICO STARNONE

“Her zaman bir parça mutluluk vardır.”

Daniele Mallarico ünlü bir çizer. Başarılı olduğu yılların geride kaldığını düşünüyor.

Mario dört yaşında.Her çocuk gibi açık sözlü. Her çocuk gibi yaramaz.Her çocuk gibi şaka yapmayı seviyor.
Torununa bakmak için bir zamanlar yaşadığı eve gelen Daniele,hem geçmişiyle hem torunuyla bir mücadele içine giriyor.

TAŞ UYKUSU – ASLI TOHUMCU

“Hep aynı hikâye, diye düşünüyor. İnsanlar biner, insanlar iner.

Giderim dururum. Kapıları açarım, kapıları kaparım. Tekrar gider, tekrar dururum. Tepem atar, birine kornaya basarım. Birinin tepesi atar, bana kornaya basar. Işık yanar beklerim, ışık yanar giderim. Karşıdan geçen arkadaşa el ederim.” Bezgin bir belediye otobüsü şoförü sabahın ilk saatlerinde besmelesini çekip aracını çalıştırıyor. Duraklar geride kaldıkça içerisi balık istifinden hallice oluyor. Binen herkesin derdi, telaşı, meselesi ayrı ama içinde saklı… Bu tuhaf seferin sonunda hayır mı, şer mi olacak, kimse bilmiyor…

Aslı Tohumcu, bir toplu taşıma aracına biniyor, yolcuların yüzlerine yakından bakıp zihinlerini tek tek okuyor. Bir otobüs dolusu insan üzerinden, ülkede yaşananlara, şiddete, hüzne, çaresizliğe,
sevgisizliğe, iletişimsizliğe, duyarsızlığa ve daha nicesine dair çarpıcı bir tablo ortaya koyuyor. Taş Uykusu, görmezden gelinen, unutulan, unutturulmaya çalışılan gerçeklerle bizi yüzleştirecek ve biraz da paranoyaklaştıracak bir yolculuğun romanı…

YAZARLAR İÇİN DANS DERSLERİ – ZADİE SMITH

İnci Gibi Dişler, Güzelliğe Dair ve NW Londra romanlarıyla kendinden söz ettiren, dünyanın önde gelen kurgu yazarlarından Zadie Smith, Yazarlar İçin Dans Dersleri’nde kurgu dışı edebiyatta da yetkin bir isim olduğunu ortaya koyuyor.

Yazarlar İçin Dans Dersleri, yazarın New York Review of Books, The New York Times, New Yorker, The Guardian ve Sotheby’s gibi çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış yazılarıyla birlikte daha önce yayınlanmamış denemelerini bir araya getiriyor. Londra’daki sınıfsal durumlar, Brexit tartışmaları; Floransa bahçelerinde ve Villa Borghese’de gezintiler; Manhattan; Key & Peele komedi ikilisi ve siyahi komedi kültürü; sanat yazıları; kitap eleştirileri ve müzik: Billie Holiday ve köpeği; Jay-Z ile keyifli bir sohbet ve Justin Bieber üzerine felsefi bir değerlendirme bu kitapta meraklı okurun ilgisini bekliyor.

Zadie Smith’in bazen kırgın ve kızgın, bazen içten ve umutlu hallerinden damıtılmış bu yazılar, edebiyat gazeteciliğinin de zirvesi.

DELİLER ARASINDA AKILLI OLMAK – SUSANNAH CAHALAN

“Rosenhan, psikiyatrik tanılar koymadaki yöntemlerimizin ve bilgi birikimimizin ne kadar zayıf ve hataya açık olduğunu çok çarpıcı ve etkili biçimde ortaya koyuyor.”

Jeffrey A. Lieberman

1973’te psikolog David Rosenhan “normal” insanların “deli” taklidi yaparak akıl hastanelerine girip giremeyeceğini, girseler bile kendilerine nasıl bir tanı konulacağını araştırmak üzere bir deneye girişti. Rosenhan ve yedi sahte hasta, sahte kimlikler ve sahte hastalıklarla çeşitli akıl hastanelerine girdiler. Acaba doktorlar, sağlıklı insanlara “akıl hastası” teşhisi koyacak kadar yetersiz miydiler? Ya akıl sağlığı sistemi, hastalara nasıl bir ortam ve tedavi imkânı sunuyordu?
Araştırmanın sonuçları kısa bir zaman içinde psikiyatrinin seyrini değiştirdi. Psikiyatrlar “kendilerine göre” tanı koymayı bırakıp bir akıl hastalıkları rehberi olan DSM’yi geliştirerek “bilimsel kriterlere göre” tanı koymaya yöneldiler. Fakat önemli bir sorun vardı: Rosenhan’ın bütün verileri gerçekten doğru muydu?

Nörolojik bir hastalığı varken yanlışlıkla psikiyatri servisine sevk edilen ve bu iki alan arasındaki belirsizliğin kurbanı olmanın eşiğinden dönen araştırmacı-gazeteci Susannah Cahalan, kendi öyküsüyle ilişkilendirdiği Rosenhan’ın peşinden giderek psikiyatrinin en derinlerine iniyor, akıl sağlığı sisteminden ilaç sanayisine, o zamandan bugüne dek yaşananları gün yüzüne çıkarıyor.

tr_TRTurkish