Haftanın Kitaplığı – 18 Mayıs 2020

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

KUŞLARIN VE YILANLARIN ŞARKISI – SUZANNE COLLINS

Suzanne Collins’in dünya çapında büyük bir üne kavuşan “Açlık Oyunları” serisinin 10 yıldır beklenen dördüncü kitabı Kuşların ve Yılanların Şarkısı, 19 Mayıs’ta tüm dünyayla aynı anda Türkiye’de DEX tarafından yayımlanacak.

“Açlık Oyunları”nınilk kitabı 2008’de basıldığında gençlik-fantastik kitapları arasında önemli bir başarı elde etti. 54 dile çevrildi ve 52 ülkede 100 milyondan fazla okura, sinema uyarlamalarıyla 3 milyar dolar gişe hasılatına ulaştı.

Seri, Kuşların ve Yılanların Şarkısı ile tüm hikâyenin en başına dönüyor. Alaycı Kuş Katniss’in katıldığı Açlık Oyunları’ndan da çok öncesineBaşkan Snow’un gençliğine… Başkent’le mıntıkalar arasındaki iç savaşın ardından Panem’in yeniden kurulduğu günlere, 10. Açlık Oyunları’na… İsyancıların savaşından yeni çıkmış ve mıntıkaları zorlukla dize getirmiş fakir Panem’e… Aşkla nefret, güçle zayıflık, tercihlerle sonuçlar, geçmişle gelecek ve insan doğasının ezeli zıtlığı iyilikle kötülük üzerine destansı bir hikâye başlıyor.

Kitap aynı zamanda Audioteka sesli kitap uygulamasından da dinlenebilecek.

BİR GÜN MUTLAKA-SENARYO – YILMAZ GÜNEY

Bir Gün Mutlaka-Senaryo

Yılmaz Güney, Bir Gün Mutlaka’da devrimci mücadelenin önemini ve toplumu içten içe çürüten yozlaşmanın önüne geçebilmek için neler yapılabileceğini gösteriyor. Filmin gösterime girdiği dönemde yaşanan baskılarsa Bir Gün Mutlaka’nın amacına ulaştığını ve başka bir yolun her zaman mümkün olduğunu kanıtlıyor. Döneminin en radikal sanat atılımlarından biri olan Bir Gün Mutlaka herkesin okuması ve üzerinedüşünmesi gereken bir eser.

ASKER DOĞMAYANLAR – JOHN BOYNE

Asker Doğmayanlar

Asker Doğmayanlar

John Boyne

Hangisi daha cesur olan? Savaşan mı yoksa savaşmayı reddeden mi?

Milyonlarca okura ulaşan Çizgili Pijamalı Çocuk kitabının yazarı John Boyne’nun kaleme aldığı Asker Doğmayanlar, savaşın dayattıklarına direnen bir avuç vicdani retçinin aşkla, ölümle ve cesaretle sınanan onurlu hayat mücadelesini sayfalarına taşıyor.

Daha fazla can almak ile korkaklık ekseninde sıkışan ”erkeklik” olgusunu, cephelerde yaşanan kimi yakınlaşmaların yarattığı utanç, inkâr ve suçluluk duyguları üzerinden irdeleyen bu çokkatmanlı roman, savaşın sınırları zorlayan şartları altında insan olmanın anlamını sorguluyor.

Savaşa ”karşı” savaşanların hayalleri ve tutkularından beslenerek lirik bir anlatım tutturan yazar, insanlığın kırılgan gerçekliğini, toplumlardaki kaosu dizginlemeye yarayan ahlaki ve vicdani yaptırımların önlenemez sonuçlarıyla paralel bir şekilde anlatmaya çalışıyor.

Çocuk yaşta evinden kovulan, Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa’nın kuzeyinde Almanlara karşı savaşan Tristan Sadler’ın elinde, Mirian Bancroft’a ulaştırmak istediği mektuplar vardır. Ancak silah arkadaşı, dostu ve karşılıksız aşkı Will’in ablası Mirian ile buluşmasının altında yatan tek sebep bu değildir. Er Bancroft’un ölümünün ardındaki sır, Tristan’ın içini kemirmektedir, belki de bu buluşma bir tür itiraf niteliği taşıyacak, böylece bir anlamda af dileyebilecektir.

Dünya tarihinin dönüm noktası bir savaş, birbirlerini ”amaçsızca” öldüren insanlar, ”savaşçı erkek” kavramına uymadıkları için korkaklıkla ve hainlikle suçlanan mahkûmlar… Öte yandan benliğine direnerek arzularına hükmetmeye çalışan özgür ruhlar, cephelerde filizlenen duygusal yakınlaşmalar, inkâr ve utanç duygularıyla örülü intikam hissi…

Savaş edebiyatına kattığı onlarca eserle türün en yetkin yazarlarından birine dönüşen John Boyne daha önce anlatılmaya hiç cesaret edilmemiş, alışılmışın dışında bir savaş hikâyesi anlatıyor.

”Korkaklar, yüreksiz olur. Ben yüreksiz değilim, ilkeli bir insanım. Arada fark var.”

PUNK DÜŞÜN – ECEQUIEL BARRICART

Punk Düşün-Yaratıcı Düşüncenin Yeni Şekli

Her gün, yeniden doğmak için mükemmel bir gün…

Ama hiçbir gün, hayatta kalma mücadelesi vermek için uygun değil…

Dünyada hiçbir şey yolunda gitmediği halde, her şey yolunda gibi davranır bazen insan. “Bundan daha kötü ne olabilir ki?” diye düşünür.

Dikkat edin!

Her şeyin en kötüsüne razı olduğunuz gün, çok kıymetlidir. Çünkü artık yükseliş zamanı gelmiş demektir.
Artık ya hep ya hiç vardır!

Cesaretin, gözü pekliğin, gözü karalığın ve eylemin tam da sırasıdır.

Her şeyin en kötüsüne maruz kaldığınız o sihirli an, ilham verici yeni gelişmelere gebedir ve sayesinde her türlü durumla başa çıkmaya yetecek kadar gelişir yaratıcılığınız. Risk alma becerinizin zirvesindesinizdir artık… Yepyeni bir düşünüş ve eylem süreci başlar bundan sonra. İş ki bu yeni süreci iyi yönetin.

Delilikte sınır tanımayacağınız noktaya geldiğinizde bir “Punk” gibi düşünebilmek çok önemli…

“Punk Düşünce” tüm yaratıcılığınızla etrafı kırıp dökmeyi bile göze alarak hedefinize odaklanarak yol alabilme halinizdir. Kırıp dökmekten korkmayın, küllerinizden doğarken her şey yerli yerinde durmayabilir. Gerisini sonra düşünürsünüz.

Çocuklara bakın mesela!

Dünyanın en Punkçı en devrimci ruhlarıdır onlar. Çılgınlıkta sınır tanımazlar. Hem cesur, hem özgün hem de sıra dışıdırlar. Meydan okumakta üstlerine yoktur. Tamamen hedefe odaklıdırlar ve vazoları kırmak pahasına o hedefin peşinde koşarlar.

Punk Düşün adlı bu kitap kendi devriminizi yaparken rehberlik, fikir ve ilham alabileceğiniz eşsiz bilgilerle dolu.

tr_TRTurkish