Haftanın Dinleme Odası 1/11

Bob Dylan – More Blood, More Tracks: The Bootleg Series Vol. 14 (Columbia Records)

Bob Dylan’ın geniş kapsamlı Bootleg serisinin yeni halkası “More Blood, More Tracks (Vol. 14)”, Dylan’ın gizemli, içinden çıkılması güç hikâyeleri ile en esrarengiz albümlerinden biri olarak huzurlarınızda.

Albüm, 16 Eylül 1974’te Columbia Stüdyoları’nda mühendis Phil Ramone ile kayda giren Dylan’ın ilk eşi Sara’dan boşanması sırasında yazdığı kızgınlık ve kırılganlık dolu şarkılarından meydana geliyor.

Ayrıca içerik bakımından nefis bir koleksiyon seti olarak basımı yapılan “More Blood, More Tracks”in Dylan’ın kataloğunda çok önemli bir yere sahip olduğunun altını çizmekte yarar var.

 

Dead Can Dance – Dionysus (PIAS)

 

Etnik, dream pop, art pop gibi türlerin öncülerinden Brendan Perry ve Lisa Gerrard’dan kurulu Avustralyalı ikili Dead Can Dance, 2012 tarihli “Anastasis”in ardından Yunan şarap tanrısı Dionysus’u ilham alan yeni albümüyle geri dönüyor.

Özellikle 80 ve 90’lı yıllarda ağırlığını hissettirmiş olan ekip iki parçaya bölünmüş yedi alt kısımdan oluşan yeni albüm “Dionysus”da daha çok Akdeniz ve Kuzey Afrika esintilerinin hakim olduğu, ud, flüt ve davul gibi enstrümanların eşliğinde kendi sihirli atmosferini yaratmayı başarıyor.

Bu atmosferi yaratmakta kullanılan bir önemli husus da dış alan kayıtlarına da yer vermeleri öyle ki tabiattaki canlıların, deniz ve rüzgârların arasında adımlayan albüm, Gerard’ın benzersiz sesi ve zaman zaman da ayinsel bir arınma eşliğinde mitolojik bir yolculuğa dönüşüyor.

 

Opeth – Garden of the Titans: Live at Red Rocks Amphitheatre (Nuclear Blast)

 

İsveçli progresif metal ustaları Opeth geçtiğimiz günlerde “Garden Of The Titans: Live At Red Rocks Amphitheatre” başlıklı yeni konser albümünü yayımladı.

Albümün kayıt ve yayına hazırlık sürecinde hayli titiz bir işçilik söz konusu. Daha önce Prodigy, Gojira gibi isimlerle de çalışan The Deka Brothers  ve Katatonia, Bloodbath gibi gruplarla da iş birliği yapmış David Castillo tarafından kayıt altına alınan bu konser albümü, topluluğun 11 Mayıs 2017’de Denver, Colorado’daki Red Rocks Amfitiyatrosu’nda gerçekleştirdiği performansı kapsıyor.

10 parçanın yer aldığı canlı kayıt bundan önceki konser albümleriyle bu alandaki kalitesine tanık olduğumuz topluluğun son dönem performanslarına kulak verip arşive katmak için yerinde bir seçenek olacaktır.

 

Steven Wilson – Home Invasion: In Concert at the Royal Albert Hall (Eagle Rock/Universal)

 

Bu haftanın ikinci konser kaydı günümüz progresif rock kulvarının özel müzisyenlerinden Steven Wilson’a ait.

Wilson, geçtiğimiz Mart ayının sonunda Londra’daki efsanevi konser salonu Royal Albert Hall’da üç gece boyunca sahne aldı. Bu üç Royal Albert Hall performansı, Wilson ve grubunun yeteneklerine şapka çıkarılan ve son albüm “To The Bone”dan ilk dönem çalışmalarına kadar kapsamlı ve görsel olarak da son derece sürükleyici bir deneyim olarak hafızalardaki yerini alırken şimdi de dünya çapındaki dinleyicilerine ulaşan bir kayıt olarak piyasaya sürülüyor.

Hem türün lezzetine varmak hem de Steven Wilson’ın kariyerindeki önemli parçalara yakın tarihli bir canlı kayıtla kulak vermek bakımından doyurucu ve hayli cazip bir konser albümü bekliyor dinleyiciyi.

 

The Ocean – Phanerozoic I: Palaeozoic (Metal Blade Records)

 

Post-metal gibi geniş ve renkli bir zeminde parlak ve kışkırtıcı örneklere imza atan Berlinli topluluk, başka bir ifadeyle de kolektif, The Ocean yeni albümüyle bıraktığı yerden devam ediyor.

Esasen, baştan beri hem icra ettikleri müzik türünün tabiatı hem de müzisyen doğaları gereği çıtayı giderek yükselten gitarcı Robin Staps ve ekibi melodik açıdan iştah açıcı, tema bakımından ilgiyi hak eden ve doğal olarak da enstrüman hakimiyetinin kalburüstü seviyesiyle güçlü ve seçkin bir işçilik ortaya koyuyorlar.

Albüm, progresif’den metalcore’a, stoner, sludge dahası endüstriyel kulvarlara dalıp çıkan ve tüm bu damarlardan beslenmeyi tercih konusu yapan dinleyici için yılın iyi örneklerinden biri olarak çıkıyor karşımıza.

Bir de albümün isminden anlaşılacağı gibi ansızın kendinizi bu ilk bölümün devamını şimdiden merak edenler arasında bulabilirsiniz.

 

The Prodigy – No Tourists (BMG)

 

90’lar elektronik müziğinin haşarı ve hırçın çocukları eski günleri hatırlatırcasına masaya yumruğunu indiriyor. Grubun saldırgan, sarsıcı ve baştan çıkarıcı detaylarını yine olağan şüphelilerin gediklisi parçaların ana hatlarına yerleşmiş bulacaksınız.

Pop, tekno ve dans müziğinin parıltılı ayrıntılarına yön vermeyi iyi beceren İngiliz ekip yeni albüm “No Tourists”de yine bildiğini okuyor ve erken dönemlerinin şıklığı doğrultusunda punk kulvarına girmekten de alıkoyamıyor kendini.

Kariyeri 30 yıla merdiven dayayan elektronik dans müziği emektarlarının asla yaşlanmayacak gizli formülleriyle zekice ve iyi hazırlanmış koleksiyonlarının bu yeni halkası, yüksek nabızlı ve tabii ki eğlenceli. Netice itibarıyla, yine Prodigy, yine hınzırlık ve meydan okuma.

tr_TRTurkish