99
Views

1970’ler, Steven Spielberg, John Cassavetes, Werner Herzog, Martin Scorsese ve Ridley Scott gibi yönetmenlerin dönemin en iyi filmlerinden bazılarını çektiği, sinema tarihinin en iyi on yıllarından biri olarak bilinir. Bu on yılın en etkili ismiyse Francis Ford Coppola’dır. The Godfather, Apocalypse Now ve The Conversation gibi efsaneleşmiş filmlerinin yaratıcısı olan beş Akademi Ödüllü yönetmenin kariyerine erotik filmlerle başladığı bilgisi ise yıllar içinde unutuldu.

Coppola bir röportajında ​​şöyle demişti: “Film bir yanılsamadır. Seyirci ekranda sadece bir sürü gölge görür. Duygu seyircidedir. İşin püf noktası onlara bu duyguyu açığa çıkaracak bir şey vermek ve o anda görüntülere duygularını katmaktır. Benim teorim şu: İnsanlar bir filmin güzel olduğunu söylediklerinde, bence o film ancak izleyicinin içinde güzellik varsa gerçekten güzel olabilir. Gelecek hakkında bir film yapmak istiyorum. Alfred, Lord Tennyson’ın o sözünü bilir misin? “İnsan gözünün görebildiği kadar uzak bir geleceğe daldım; dünyanın görüntüsünü ve olabilecek tüm harikaları gördüm…” İşte ben o filmi yapmak istiyorum. Adı Megalopolis olacak. 81 yaşındayım, bu filmi yapmak için yeterince yılımın olmasını umuyorum. Dünyanın çocuklarına güzel bir geleceğin vizyonunu vermek istiyorum. Olumlu bir vizyon. Yeryüzünde bir cennet… çünkü gerçekten bunun mümkün olduğuna inanıyorum.”

Tüm bunları yapabilmek için kariyerinize başlamanız ve bunun için de çoğu zaman kendinizden ödün vermeniz gerekir. Coppola için bu, erotik filmler çekmek demekti.

Coppola, The Godfather’dan on yıl kadar önce USC Film Okulundaydı ve kısa bir süre sonra çektiği erotik filmlerle tanındı. Henüz 21 yaşındayken yetişkinlere yönelik bir fotoğraf çekimini gözetlemeye çalışan ürkütücü bir röntgenciyi konu alan kısa film The Peeper‘ın senaryosunu yazdı. Film bir yapımcının dikkatini çekti ve bu da Playboy Tavşanı Marli Renfro’nun kadroya dahil edilmesini sağladı. Küçük bir yapım şirketi, Coppola ile kendi erotik western filmleri The Wide Open Spaces ile The Peeper’ı birleştirmek üzere anlaştı. Ortaya çıkan film Tonight for Sure adıyla yayımlandı. Kısa bir süre sonra benzer bir fırsat daha doğdu; Coppola bir Alman filmini yeniden kurguladı ve Britanyalı model June Wilkinson’ı ekleyerek 1962 yapımı The Bellboy and the Playgirls adlı filmi ortaya çıkardı.

Coppola’ya ek diyalog ve anlatım içeren sahneler çekmesi için sadece 250 dolar ödeyen yönetmen, aynı zamanda filmin ticari değerini artıracak 3D çekimleri yönetmekle de görevlendirildi. Kısmi çıplaklık içeren Bellboy and the Playgirls o dönemde “nudie cutie” olarak tanımlanan türün birer örneğiydi. Coppola’ya ek diyalog ve anlatım içeren sahneler yaratması için sadece 250 dolar ödeme yapıldı, aynı zamanda filmin ticari değerini artıracak 3D görüntüleri yönetme görevi de verildi.

Coppola sektörde sağlam bir yer edinmesinin yolunu açan bu filmlerde çalıştığı için pişman değil. Jean-Paul Chaillet’nin Francis Ford Coppola adlı kitabında şöyle diyor: “Bu çalışmalardan utanmıyorum çünkü bir kamerayla çalışıp bir film çekebilmemin tek yolu buydu.”

Francis Ford Coppola, “nudie cutie” türüne bir daha hiç geri dönmedi, ama başrolünde Gene Hackman’ın yer aldığı 1974 yapımı gerilim filmi The Conversation’da röntgencilik temasını bir kez daha kullandı. Üç Oscar adaylığı olan filmde Hackman gözetlediği çiftin öldürüleceğinden endişe eden bir karakteri canlandırıyor.

Press / Mubi

FAR OUT MAGAZINE

Makale Etiketleri:
· ·
Makale Kategorileri:
FİLM/DİZİ · MANŞET