Dominic Miller ile Sonsuza Açılan Melodi Manzaraları

Boğaç Gökmen

Sting’in uzak ara en meşhur şarkılarından “Shape of My Heart”a kafayı takıp, gitarda gezinen parmak pozisyonlarını az keşfetmeye çalışmadık bay Dominic Miller’ın. İkilinin ortak besteledikleri bu şarkının yanı sıra “Fragile”, “Fields of Gold” gibi etkileyici melodilere de can veren gitar üstadı Dominic Miller 16 Aralık akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu sahnesinden selamladı İstanbul seyircisini. İster istemez yine o parmak pozisyonlarına takılacaktı bakışlarımız.

Hadi artık bunlar son güzel havalar dediğimiz bir dönemde, bir hafta önce yine CRR’deki Soft Machine konserinde sözleşilen koordinatlarda Maçka Sanat parkında mükellef bir bankta buluşmak paha biçilmez. Eski unutulmaz konserlere dem vurulan sohbet, zamanla evrilerek çeşitli skandal sebeplerle kaçırılan konserlere kadar uzanıp kendi içinde keyifli bir etkinliğe dönüşüyordu âdeta.

Esasen bu, Dominic Miller’ın ülkemize ilk gelişi değil. Sting ile geldikleri konser dışında 2014 yılında Alanya ve Bursa’da verdiği solo konserlerini izleyemeyenler için kaçırılmayacak bir fırsat misali parlıyordu Dominic Miller CRR konser.

Konser vakti gelip CRR’nin etkileyici atmosferine adım atıldığında da salonun doluluğu hem CRR’ye hem de az sonra yerlerini alacak usta ekibe yaraşır bir tablo oluşturuyor.

Çok geçmeden ışıkların sönmesiyle Dominic Miller önderliğinde yerlerini alan dörtlü, oturma düzeniyle birbirlerine yakın, aralarından su sızmayacak bir mesafede konuşlanıyorlar. Seyirciye göre soldan sağa piyano ve tuşlularda Jacob Karlzon, gitarda Dominic Miller, bas gitarda Nicolas Fiszman ve davulda Ziv Ravitz şöyle bir salona göz gezdirip yolculuğu başlatıyorlar.

Sıkı bir pop caz işçiliği salonun nefis ses düzeninden çıkıp önce ufacık sonra geniş daireler çizerek dinleyiciye ulaştığı anda iki taraf arasında kenetlenme sağlanıyor. Tuşlularda gezinen parmaklar, davuldan ilk ufak atraksiyonlar ve bas gitarın nefesini açtığı anlar sonrası Dominic Miller ekibi sunuyor. Klasik gitarıyla icra ettiği sürükleyici, bol dur kalklı ve renkleri birbirine çalan sıcak melodi aktarımları bunlar. Usta gitarcı ne zaman sanki o an aklına geliyormuşçasına bir giriş yapsa ekip buna dünden hazır. Uyum konusunda ders veriyor olabilirler mi?

Bir gitar riffinin elden ele nerelere uzanacağının örnekleri veriliyor, dizginlerinden boşalan davul şahaneliği, bas gitarın oturaklı adımları ve üstüne keyboard solosu da cepte. Sonsuza açılan pencerelerden melodi manzaralarına dalıyoruz her defasında.

Sıcacık bir arpejle giriyor Miller, sanki salondaki görünmez hava zerreciklerini okşuyor bu melodi. Büyük piyanonun tuşları gitarla hemhal. O an ziller yönetiyor ritmi ve şiddetlenen gitarın akor vuruşları nefis bir şarkı finaline doğru yürüyor. Bir ara ses masasını işaret edip teşekkürlerini sunması, kuyumcu tartısı hassaslığındaki, kulak ve müzisyen dostu CRR ses standartları enstitüsüne yapılan övgüler arasında kendine yer buluyor elbette.

Fotoğraf: Emre Topdemir

Şehri sevdiğinden söz eden Dominic Miller seyircinin aktardığı enerji için teşekkürü borç biliyor. Müzikal yolculuğumdan duraklar sunacağım dedikten sonra ekip için, belki de ne çalacağımı bilmiyorlar diyerek “Shape of my Heart”a girmek sürprizi. Beklenmedik bir anda belki de performansın en beklenen dakikaları için alkış kıyamet kopuyor.

Bu yılın son konserinin İstanbul’a denk gelmesinin hoş bir sürpriz olmasına değiniyor. Zaman zaman bas gitarda Nicolas Fiszman’ın sandalyeden devrilecekmişçesine kendinden geçişine tanık olunuyor. Melodiyi sessizliğe yatırıp, orada şarap misali yıllandırıp tekrar çıkartmak, bunu yaparken de arada patlayan tek bir alkışa dahi teşekkürü yapıştırmak. Bay Miller halinden memnun olsa gerek.

The Beatles “A Day In The Life” yorumunu kendilerine has bir tornadan geçirip fırtınalı bir havaya sokup öyle bir bitiriyorlar ki hem şarkının ruhu esip geçiyor hem de bambaşka pencerelerden bakıyoruz manzaraya. Derken tatlı bir Akdeniz melodisi süzülüyor, önce tepelere çıkıp, bağrını rüzgâra açıyor ardından hüznü tebessüme bağlıyor.

Ansızın sıkı bir enstrüman atışması sahnede, bakalım, kavanozdan nasıl bir doğaçlama çıkacak derken ilk başrol klavyenin yırtıcı çığlığında, tuşlardan titreşen vuruşlar tansiyona ayar çekiyor. Bas gitar üst telde homurdanırken davulda Ziv Ravitz zillerle karşılık veriyor. Ardından Miller’ın gitar arpejinin bas gitarda Nicolas Fiszman’a açtığı solo zemininden Bossa nova coğrafyalarına yolculuk… Büyük piyanoda Jacob Karlzon’un hafif meltemle birlikte tuşlarda süzülüyor parmakları.

“Fields of Gold”a tek başına giriyor gitarıyla, ziller birbiri ardına cümleler kurarak eşlik ediyor bu pürüzsüz melodiye ve ardından nefis bir solo, klasik gitarın naylon tellerinden ahşabın dokusuna oradan kulaklarımıza ses hızında servis ediliyor.  

“Herkes iyi mi?” diye sorarken seyircinin bu melodi sağanağından nasıl da etkilendiğinin farkında. Bu güzel iletişim için teşekkür ediyor ve avucunu kaşlarının üstüne siper edip seyirciyi görmeye çalışırken ışıklar aydınlatıyor salonu.

Fotoğraf: Emre Topdemir

Sonra gün batımına süzülüyor melodiler, bir martının kanat çırpışına eşlik ediyor sanki. Köy evlerini, dereleri, çayırlara yayılmış kuzu sürülerini geçip gökyüzünden blues çalan loş bir bara giriyoruz. Kendi gizemli karanlığında caz tınılarının akışına teslimiyetin ilanı bu. Coşkulu ritim bas gitara bırakıyor sahneyi, pop rock kıvamına geçildi bile.

Bir başka sahnede hece hece mırıldanıyor sıra dışı bir gam, büyük piyanonun duygu yüklü adımları bir zil dokunuşuyla kesiliyor. Bir an sonra ise bu kez tuğla duvarlı evlerin üzerinden, daracık taş sokaklardan geçiyor gitar ve “Fragile”, hani ufaktan da bir yağmur çiseliyor da çimen ve toprak kokusu karışıyor sanki denizden esen mutedil rüzgâra. Sonunda yeniden o ilahi melodinin rayına oturuyor gitar ta ki kristal tonu yakalayana dek.

Arjantin’de doğduğundan, eşinin Fransız olduğundan ve Fransa‘da yaşadığından bahsedip konuyu Dünya Kupası finaline getiriyor. Arjantin’in kazanması durumunda ne yapacağına gönderme yaparken, bu sadece futbol deyip hınzır bir bakış atıyor.

Neticede bu fantastik gece için teşekkürler geliyor, içten bir Muchas Gracias gönderiyor ancak gitmek o kadar kolay değil. Yoğun alkışlar sonrası tekrar geliyorlar, jakı gitara takarken o istenmeyen ses patlıyor, “Sorry” gülüyorlar.

Az önce dem vurduğu köklerinden latin zemine kurulu bir lezzete geçiş yapılıyor. “Fragile” ekseninde dönüş yapan, göndermeli arpej gecenin tonu olsun ve konserin sonunda herkes mutlu, mesut olsun. Sahne önüne inen seyirci el sıkışırken ekiple hisler ortak, üstadı yeniden İstanbul’da görmek muhtemel.

Çıkışta bir kez daha parka uğranacak, yarıda kalmış birkaç cümle tamamlanıp, bir araya gelmişken de gidilecek bazı konserlerin sinsi planları kurulacak. Ee birkaç şişe soğuk daha kapalım bari şuradan.

Fotoğraf: Emre Topdemir
tr_TRTurkish