Deleuze’ün temel eserlerinden biri olan ‘Fark ve Tekrar’ Türkçede

Fransız düşünür Gilles Deleuze’ün temel eserlerinden biri olarak kabul edilen ‘Fark ve Tekrar’, Emre Koyuncu ve Burcu Yalım’ın çevirisi ile Norgunk Yayıncılık’tan çıktı. Göker Makaskıran’ın bu kitap üzerine kaleme aldığı notlar ile ‘Fark ve Tekrar’a dair bir ön bilgi edinebilirsiniz.

1968 yılında yayımlanan Fark ve Tekrar kitabında Deleuze yeni bir fark kavramı ortaya koyduğu gibi radikal bir temsil eleştirisi de geliştirir. Bu girişimin odağında farkı özdeşliğin türevi yani iki özdeşlik arasındaki bir ilişki olarak değil de hiçbir dolayıma başvurmaksızın kendinde fark olarak kavramak yatar.Deleuze Bergson, Nietzsche ve Spinoza üzerinden kendi fark felsefesini oluştururken, öncelikle geleneksel aşkınlık felsefelerini itibarsızlaştırır. Çünkü Deleuze’e göre aşkınlık fikri, iç bütünlüğe sahip olduğu düşünülen kapalı bir sistem içerisinde, kapsanan her şeyin asimile edilmesidir.

Deleuze’ün Fark ve Tekrar kitabında ortaya attığı “varlığın bütünselliği” (univocity of being) kavramı Nietzsche‘nin “ebedi döngü” (eternal return) mitine atıfta bulunarak oluş süreci içindeki farklılaşmanın aynı kalan tek şey olduğuna vurgu yapar. Deleuze’e göre varlığın bütünselliği akışın kendisidir. Sürekli bir oluş süreciyle, kopukluklar barındıran iki farklı oluş modunu (Chronos ve Aeon’u) ayırıcı-sentez (disjunctive synthesis) işlemine tabi tutan Deleuze, maddeyi ve ruhu, bedeni ve aklı birbirinden ayırırken onları yeni bir düzlemde birleştiren bu kavramsal aygıt sayesinde son kitabı olan İçkinlik: Bir Hayat adlı kitapta transandantal ampirizm tabir ettiği nihai felsefeye kendi tabiriyle ulaşabilmiştir.

Gilles Deleuze

Deleuze’ün postyapısalcı felsefeye temel katkısı olan Fark ve Tekrar’ın amacı, fark kavramını, özdeşlikle ilişkisi içinde hakkı olan yere yeniden iade etmektir. Fark kategorisini hakkı olan öncelikli yere iade etmek için Deleuze’ün ortaya koymuş olduğu tekrar kavramı, özdeşliği ve eşitliği dışarıda bırakırken asıl anlamını çeşitliliğe olanak sağlayan fark ontolojisinde bulur; çünkü artık burada tekrar edilen şey, aynı değil farklı olandır. Hegelci bir perspektiften bakıldığında, bir varlık, kendisine dışsal olan her şeyi yadsıdığından dolayı farklı olmak durumundadır. Deleuze’e göre bu anlamıyla Hegelci aşkınlığın hatası, farklılık ve özdeşlik arasındaki ilişkiyi yanlış bir şekilde tersine çevirmesidir. Ancak Deleuze, Hegelci olumsuzlamaya karşı ikinci bölümde tartışacağımız Bergsoncu olumlu fark kavramını çıkararak, Hegelci aşkıncılığı aşmaya çalışır. Deleuze’ün Bergsonculuk kitabında çerçevesini çizdiği şekliyle Hegel’e karşı kullandığı Bergsoncu farka göre neden, sürekli kendi etkisine bağlı olduğundan, varlığın hareketi içsel farkların bir gelişimidir. Bu yolla ontolojik hareket herhangi bir olumsuzlamalar oyunundan bağımsız bırakılır ve bunun yerine mutlak biçimde olumlu olarak, bir içsel farklılaşma olayı ortaya konulur.

Kendisi İçin Tekrar başlıklı ikinci bölümde Husserlci kavrama ve beklenti (pretension-retention) hareketinin karşısına geçmiş, şimdi ve geleceğin bir arada virtüel mevcudiyetini mümkün kılan Bergsoncu koni imajı konur. Yani, mutlak fark olan virtüel geçmiş, her tekrarda yeniden gelir. Deleuze yorumcuları özellikle kitabın ilk kısmı olan “Kendinde Tekrar” bölümünde Deleuze’ün geliştirdiği aşkın deneyimcilik yönteminin Bergsoncu sezgiden mülhem olduğunu belirtirler. Bergsoncu anlamda bütünsel deneyime sadık kalmak, ancak transandantal ampirizm olabilir. Aşkın deneyimcilik (transandantal ampirizm) yaşanan tecrübenin temsil-altı düzeydeki virtüel gerçekliğini yakalamaya çalışır. Yani olası tüm deneyimlerin değil, gerçek yaşanan deneyimin virtüel koşullarını aradığından, hem transandantal hem de deneyimcidir.


Künye

Fark ve Tekrar
Gilles Deleuze
Çevirenler: Emre Koyuncu – Burcu Yalım
Norgunk Yayıncılık

kaynak

tr_TRTurkish