Bob Lind, Bir Albüm Süresince Beat Kuşağına Davetlisiniz

Müziğe çeşitli sebeplerle ara vermek kabul edilebilecek bir durum olabilir. Hayatın karşımıza sunacağı ayrıntılar uzun dönem anlamlı gelen çoğu kavrama karşı kendimizi uzak hissetmemizi sağlayabilir. Bir çok değişkeni bu konuda değerlendirebiliriz. Yine de neredeyse yetmişli yıllarda ara verip iki binli yılların sonlarında tekrar dönmek belki de anca bu denli değişik bir kişiliğin işi olsa gerek.

Sürecin hiç mi etkisi yok? Biraz bakalım o vakit.

Altmışlı yılların Birleşik Devletleri, dünya düzeni ve dönemin sosyolojik yapısı üzerine birebir tanıklıkları vesilesiyle çeşitli isimlerin yazdıkları kitaplar, inceleme yazıları, tez konusu olan bir çok araştırmaya ulaşmak mümkün. Özellikle bu sürecin ikinci yarısı itibariyle oldukça hareketli bir zaman dilimine ayak basılır.

O yıllara ait dinlediğimiz müzikler, romanlar ve fotoğrafçıların bize yansıttıkları aynı zamanda önemli kanıtlar ve bilgiler niteliğindedir. Dönemin yükselen folk-rock akımı ‘Bob Dylan’, ‘Joan Baez’ gibi ustaların felsefelerinin de müzik üzerinden bizlere ulaşmasını sağlar. Zaman içinde bu çeşitlemeler zenginleşerek sağlam temel taşlar olarak yerlerine oturur.

Sanat dallarını toplumların yaşadığı sosyal hareketlerden ayrı düşünmenin imkansız olduğu gerçeği bu dönem için de gayet açıktır. Vietnam Savaşı ve ardından bütün dünyayı bir dalga gibi tesiri altına alan özgürlük hareketleri yine altmışlı yılların son bölümünden başlayarak yeni söylem ve akımların ortaya çıkmasına vesile olur.

Edebiyat dünyasına baktığımızda ise kabaca 50’li yıllarda çıkış yaptığını söyleyebileceğimiz ve benzer hayat görüşlerini paylaşan fikir üreticilerinin oluşturduğu bir kuşağı kapsayan ‘Beat Kuşağı’ gündeme damgasını vurur. Sorgulamadan kabulcü ve elitist bakış açılarına muhalif bir dil geliştirirler. Yol, bir kavram olarak çok mühim yere sahiptir.  ‘Jack Kerouac’,  ‘Allen Ginsberg’, ‘William S. Burroughs’, ‘Charles Bukowski’ ve ‘John Fante’ gibi isimler önemli eserler verirken yarattıkları karakter ve hikayelerle müzik katmanını da etkilerler. ‘John Cage’, ‘The Doors’ ve tabii ki ‘Jim Morrisson’un etkisi, ‘The Beatles’ ve ‘Pink Floyd’un deneysel girişimleri müzikteki muhalif duruşu da taçlandırarak işin bu kanadında da tarihe yazılan unutulmayacak eserler ortaya çıkarırlar.

Sanat ve sosyolojik saptamalar arasında gezinerek ahkam kesmek üzerime düşmeyecek konular olsa da sadece konunun bundan sonraki baş aktörü, onun müziği ve dönem için bir arka fon oluşmasını istediğimi belirterek sahneyi kendisine bırakıyorum.

Birleşik Devletler, Baltimore’lu şarkıcı ve besteci ‘Bob Lind’ 1965 ve 1966 yıllarında ‘Elusive Butterfly’ parçasıyla gündeme oturur. Şarkıyı neredeyse yorumlamayan, albümlerinde seslendirmeyen isim yok gibidir. Ardından ‘Cheryl’s Goin’ Home’ parçasıyla aynı etkiyi devam ettirir. Ne olur, ne gider bilinmez fakat 1971 yılında ‘Since There Were Circles’ albümünü çıkarır en son.

‘Lind’ iyi bir müzisyen olmasının yanı sıra bazı çevreler tarafından adeta bir filozof ve kent ozanı sıfatlarına layık görülürken farklı kişiliğini her fırsatta yansıtır. Charles Bukowski’nin arkadaşlarından biridir ve meşhur ‘Kadınlar’ kitabı dahil birçok hikayesinde geçen ‘Dinky Summers’ karakterini Bob Lind’den esinlenerek yazdığı bilgiler arasında kendine yer bulmaktadır.

‘Bob Lind’ oldukça uzun bir süre müziğe ara verir, yazarlık yapar ve bu dönemde birçok kitaba da imzasını atar. 2004 yılında müziğe geri dönmesi ve 2006’da yayımladığı ‘Live at Luna Star’ konser çalışması geçen uzun yıllar içinde sessizde kalan belki de gizli Beat Kuşağı karakterlerinden biri olan ‘Bob Lind’in geri dönüşünü müjdeler niteliktedir.

Filmi 2012’ye sardığımızda artık yepyeni bir albümle karşımızdadır ‘Lind’. ‘Finding You Again’ dinleyiciyi bir zaman yolculuğuyla yeniden Beat yıllarına götürürken kuşağın lezzetini tekrar özümsediğimiz şarkılarla da baş başa bırakır.

‘Ve yıl 2016 Bob Lind yeniden sahnede’ dedirterek geçtiğimiz günlerde ‘Magellan Was Wrong’ albümünü yayımlar.

Albüm baştan sona kadar bir solukta dinleyip yukarıda bahsetmeye çalıştığım süreçleri ve atmosferi en yalın, samimi ve kendine özgü şarkı yapılarıyla biz dinleyicileriyle buluşturuyor.

‘Bob Lind’ yeni albüm yayımlamakla kalmıyor gibi geldi bana çünkü albümü dinlerken bir süredir geri dönüp okumayı düşündüğüm kitaplara tekrar göz atmak iştahı oldukça kabardı içimde.

Müzik ve edebiyat ne kadar da ayrılmaz bir ikili.

O zaman bu ikilinin arasında kendimize daimi bir yer ayırtalım ve ’Bob Lind’in yeni albümüne bir göz atalım.

‘Magellan Was Wrong’ dinlemeye hazır.

tr_TRTurkish