Bat For Lashes, İyi Müzikle Daima Hayallerin İzinde

Hayallerin peşinden koşabilmek… Yaşadığımız gezegende milyarlarca hayalperest vardır da ardından gidebilen kaç kişi vardır acaba desek. Ardından da olanaklar, fırsat eşitsizlikleri ve buna benzer birçok değişkenden bahsetsek. Belki de önce koşabilmeyi hayal edip sonra da kısa ve orta vadeli öngörüler etrafına yerleştirebildiğimiz köşeler belirlemekten mi başlamalıyız diye eklesek.

Kişilik saptamalarıyla içinde bulunduğumuz toplumun sert çizgileri arasında birey olmayı başarıp benliğimizi olabildiğince yansıtabileceğimiz istekleri analiz ederek öncelikler doğrultusunda yola vurmalıyız kendimizi.

Ne dersiniz? Belki de normal şartlar altında gerçekçi davranıp bir süreci geçtikten sonra diğerine sonra bir başka basamağa ardından da diğerlerine enerji aktarmalı. Tabii ki hayallerin sınır tanımamazlık özelliğini de arkamıza alarak. Demek istediğim herşeyin bir yöntemi bulunur ve yol haritası çıkarılabilir.

Bir gün bir yerde bir kadın dinlemiştim. Kalabalığın içindeki gürültüye rağmen müziğinin kulak vermemi sağlayan bir tarafı olmuştu. Ardından izleri takip ettiğimde onun ‘Bat For Lashes’ ve kadının isminin de ‘Natasha Khan’ olduğunu öğrenmiştim. Yıl 2007 idi. Tabii ki ‘What’s a Girl to Do? dan bahsediyorum. Sonrasında albümünü edinip dinlemeye koyuluştum, albümün adı ‘Fur and Gold’ idi. Genel müzik dinleme kadrajımda olmasa da bu tür işleri yakalayıp içlerinden kendime bir şeyler katabilmek de ayrı bir haz verirdi bana. Hâlen de böyledir müzik dinlemek benim için.

Pakistanlı baba ve İngiliz annenin kızı olarak İngiltere’de dünyaya gelir ‘Natasha Khan’. Müziğe olan yeteneği bir süre sonra yönünü belirlemesinde yardımcısı olur. Çalamadığı enstrüman yok dediklerimizden kendisi. Önce yolun sonra da ulaşacağı yerin hayalini kuruyor diye düşünüyorum ki bende hissettirdiği duygu ve konuya yaptığım giriş de bu doğrultuda idi.

‘Fur and Gold’un ardından 2009’da ‘Two Suns’ albümünü yayımlıyor ve bir basamak daha yukarı çıkmış oluyor ilerlediği yolda. Albüm o yılın tür açısından en iyileri arasında yerini alırken bir yandan da ondan bir kaç adım önce yola atılmış Norveç’li ‘Röyksopp’ ile aynı yerlerde anılmaya başlıyor. Albümden ‘Pearl’s Dream’, ‘Daniel’ ve ‘Sleep Alone’ çok iyi noktalara yerleşiyor. Liste başarıları da gerçekleşmiş oluyor bu sayede.

Yine aynı sene ‘Shepherds Bush Empire’daki bir konserine rastlıyorum ve defalarca seyretmeme neden oluyor kendisini. Birçok geceme mal oluyor bu seyretme seansları diyebilirim. Kendini ve aktardığı hikayeleri olduğu gibi yansıtmayı çok iyi başarırken tiyatral anlamda da önemli hadiseler ortaya koyuyor.

2012’ye geldiğimizde ‘The Haunted Man’ yayımlanıyor. Albümden bazı parçaları bir kenara çektiğim olsa da bütünlük anlamında çok iyi bir çalışma olduğunu düşünüyorum. ‘All Your Gold’, ‘A Wall’ ve ‘Laura’ parçaları sivriliyor.

Temmuz ayı başında yeni albümünü yayımlıyor ki ismi ‘The Bride’.

İlk dinlediğim günden beri bana hissettirdiği türlü duyguları yine gözümde canlandırmayı başarıyor Natasha. Onunla bağdaştırdığım klasik masalların izinden giderek bireysel yürüyüşünü kitlelere aktarmaya devam ediyor.

‘Joe’s Dream’, ‘In God’s House’, ‘Sunday Love’, adeta Joni Mitchell’e dönüştüğü ‘If I Knew’, ‘Honeymooning Alone’ ve açılış parçası ‘I Do’ favorilerim arasında olsa da albüm uygun zaman yakalanıp baştan sona dinlenildiğinde etkisini hakkıyla hissettiren ve buna değecek bir çalışma.

İlk dinlediğimden bugüne dek takibinde kaldığım ‘Natasha Khan’ ve ‘Bat For Lashes’ yeni albümüyle de kendini fark ettirmeyi başarıyor.

Binlerce yıl boyunca erkekler tarafından kaleme alınmış tarih ve kanun kitaplarının egemenliğinde yolu çizilmiş toplumlarda yaşıyoruz. Kendi öykülerini hayata aktarıp dimdik karşımıza çıkaran birçok kadında olduğu gibi ‘Natasha Khan’da da kuvvetli bir şeyler hissediyorum ve bu beni yanıltmıyor.

Hayallerimizin bizi yönlendirmesine olanak tanıyalım ve bunu yaparken de iyi müzikler dinlemeyi ihmal etmeyelim.

‘The Bride’ huzurlarınızda.

https://www.youtube.com/watch?v=Ds9eR3UbOXk

 

tr_TRTurkish