33
Views

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye göz atabilirsiniz

Su Kan ve Akıl – Mitolojiden Felsefeye Geçişin Hikayesi

Yazar: Ünsal Çimen

Yayınevi: Fol Kitap

Batı kültüründe mitolojik düşünceden felsefi düşünceye geçiş genellikle bir ilerleme, insan aklının bir zaferi, çocuksu mitlerin gölgesinden çıkış, kaosun yerini düzenin alışı olarak görülüp kutlanagelmiştir. Oysa bu geçişin simgesel bir “cinayet” ile gölgelenmiş karanlık bir yüzü de vardır: Kozmolojik annenin öldürülerek dişil unsurun ve kadınlığın sistemli biçimde bastırılması ve bunun karşısında filozof tipinde kendini gösteren erkekliğin tahakkümü ve ataerkinin zaferi.
Bu kitap işte bu bastırmanın izini sürüyor. Felsefe tarihinde Thales’in her şeyin kökeni olarak gördüğü “su” unsurunun geçirdiği dönüşüm üzerinden, dişil ilkenin nasıl görünmez kılındığını ele alıyor. Mitolojilerde, dinlerde, hatta çağdaş bilimde yaşamın kaynağı olarak görülen suyun bir varlık eğretilemesi olmaktan çıkarılıp kontrol edilmesi gereken çalkantılı bir karmaşaya indirgenişini ele alıyor ve Antik Yunan’da temellenen felsefeyi bir de bu gözle değerlendirmeye davet ediyor. Mitolojik ve felsefi düşüncenin belirli uğraklarında suyun yalnızca bir madde, pagan dünya görüşünde doğanın bir ögesi olmadığını, bir anlam taşıyıcı, bir mitos, hafıza ve iktidar mücadelesi sahnesi olduğunu gösteriyor. Oedipus anlatısında, Klitemnestra’nın öldürülüşünde, Platon’un idealar dünyasında, Aristoteles’in ilk neden anlayışında, İslam felsefesinde ve Kogiler gibi yerli halkların yaratılış anlatılarında biçimlendirici ilke olarak suyun nasıl mitoloji ile felsefe arasındaki kırılma noktasını teşkil ettiğini, düşünce tarihinin sadece söylenenlerle değil, ayrıca bastırılanlar ve susturulanlarla da kurulduğunu ortaya koyuyor.

Rüzgarı Beklerken

Yazar: Anna Pazos

Yayınevi: Medusa Yayınları

Yazar ve belgesel yönetmeni Anna Pazos’un gençliğin son kıyılarında gezinen bir kuşağın hem coşkusunu hem de kırılganlığını içten bir sesle anlattığı kitabı Rüzgârı Beklerken, Emrah İmre’nin çevirisiyle Medusa Yayınları’ndan çıktı.

Pazos, doğup büyüdüğü Barselona’dan Selanik’in dağınık özgürlüğüne, Kudüs’ün keskin gerçekliğine, Atlantik’in sonsuzluğuna ve New York’un çalkantılı sokaklarına doğru yola çıkar. Çıktığı yolculukta özgürlük ve aidiyet, kökler ve kimlik arasındaki çatışmayı iliklerine kadar hisseder; her kaçış yeni bir arayışa, her mola geçmişe açılan bir pencereye dönüşür.

“Yirmilerden otuzlara geçişi ancak hafif küstah bir yazarın dolambaçlı ve belirsiz anlatım yeteneği size okutabilir. Anna Pazos’un ortaya çıkardığı metin ise hem katmanlı hem özgür, hem de dürüst bir sorgulama.” – El País

Alacakaranlık – Almanya’dan Notlar 1926 – 1931

Yazar: Max Horkheimer

Yayınevi: Metis Yayınları

Alacakaranlık. — Gerek duyulan ideolojiler ne denli sallantılıysa o denli vahşice yöntemlerle korunmaları gerekir. Sallanan putların korunmasındaki çaba ve dehşetin düzeyi alacakaranlığın ne ölçüde bastırmış olduğunun göstergesidir. Avrupa’da endüstrinin gelişimiyle birlikte kitlelerin kavrayışı öylesine gelişmiştir ki, en kutsal mülklerin bundan korunması gerekir. Bunları iyi koruyanlar kariyerlerini yapmış demektir; basit sözlerle gerçeği dile getireninse vay haline: Genel, sistemli aptallaştırmanın yanı sıra ekonomik yıkım, toplumsal dışlanma, hapis ve ölüm tehdidi bu kavrayışın temel kavramsal iktidar araçlarına erişmesini engelleyecektir. Avrupa’daki büyük devletlerin emperyalizminin Ortaçağın odun yığınlarını kıskanması gerekmez, onun sembolleri Ortaçağ kilisesinin azizlerininkinden daha incelikli düzenekler ve daha ürkütücü muhafızlarla korunur. Engizisyon karşıtları o dönemin alacakaranlığını bir gündoğumu haline getirmişti, kapitalizmin bugün tüm insanlığı tehdit eden alacakaranlığının da insanlığın gecesine dönüşmesi bir zorunluluk değil.
— Max Horkheimer
Horkheimer’in 1933 tarihli kitabı günümüze hem çok uzak hem şaşırtıcı ölçüde yakın. Artık anlaşılmış olmalı: Burjuva demokrasisi ile faşizm arasındaki mesafe, varsaydığımızdan çok daha küçük.

Fransa ve Almanya’dan Önce – Merovenj Dünyasının Yaratılışı ve Dönüşümü

Yazar: Patrick J. Geary

Yayınevi: Minotor Kitap

“Mükemmel bir çalışma. Göç döneminin ve Gallo-Germen dünyası dönüşümünün gördüğüm en iyi özeti. Erken Avrupa tarihiyle ilgilenenlere şiddetle tavsiye edilir.”
—Bruce Kraig, Roosevelt University

Raffaello – Hayatı ve Eserleriyle

Yazar: Celil Sadık

Yayınevi: Kafka Kitap

“Bu kitabı yalnızca bir sanatçının yaşam öyküsünü anlatmak için değil, sanatına işlemiş ruhu da gün yüzüne çıkarmak umuduyla yazdım. Raffaello’yu ilahi bir yetenek olarak görmekten çok, sıradan bir insanın zamanın yok ediciliğine nasıl kafa tutabileceğini konusunda hepimize yol gösterici olmasını diledim. Yeteneği ve zekâsıyla, tecrübesizliği ve kıskançlığıyla, hayranlıkları ve özlemleriyle, başarısı ve başarısızlıklarıyla adını tarihe nasıl kazıdığını hep birlikte görelim istedim. Tabii bunu yaparken kısacık ömrüne sığdırdığı eşsiz eserleri ve sanat tarihindeki yerini inceleme zevkinden de mahrum kalamazdık. Ancak unutmamak lazım ki bir sanatçıyı anlamak, onun eserlerini çözümlemekten ibaret değildir. Fırça darbelerinin neden o şekilde hareket ettiğini, hangi duygunun hangi çizgiye sığındığını da görmek gerekir.

“Sayfalar ilerledikçe Raffaello’nun Roma saraylarında, atölyelerinin loş ışığında ve Vatikan’ın tarihi duvarları arasında bıraktığı izleri takip edecek, büyük ustanın sadece kendi çağının değil, tüm zamanların en büyük sanatçılarından biri olduğunu anımsayacağız. Öyleyse gelin, Urbino’dan yola çıkan küçük bir çocuğun ilahi dilin tercümanına dönüşme serüvenine hep birlikte tanık olalım.”– Celil Sadık

Omzumdaki İki Arkadaş – Fleksi Kapak

Yazar: Lee Su-Yeon

Çevirmen: Şevval Uzun

Yayınevi: Yuzu Kitap

Tavşan’ın kara bir arkadaşı var. On bir yaşından beri hep yanı başında. Başkaları onu göremiyor, sesini duyamıyor. Tavşan kiminle olursa olsun, nereye giderse gitsin, her zaman onun peşinden gidiyor ve omzuna yaslanarak onunla konuşuyor. Büyüdükçe Tavşan’ın ona dair hisleri karmaşıklaşıyor. Bazen ondan korkuyor bazen sıkılıyor, ancak zamanla söylediklerine inanmaya ve ona güvenmeye başlıyor. Tavşan, bu kara arkadaştan kurtulamazken, yeni insanlarla tanışıyor, önce bir kaktüse ardından bir kuşa bakıyor. Böylece Tavşan’ın kara arkadaşının varlığıyla gölgelenmiş hayatı yavaş yavaş değişiyor. Büyümek ve kırılganlıklara rağmen yetişkin olmak kolay değil şüphesiz. Ancak kederle ve mahrumiyetle yaralanmış çocukluğu iyileştirmek anlayış ve cesaret gerektiriyor. Omzumdaki İki Arkadaş, işte tam da buna dair bir hikâye. Üstesinden gelmeye çalıştığımız sorunları önce fark etmemiz ve kabullenmemiz gerektiğini vurgulayan Lee Suyeon, travmayla yüzleşmenin zorluğundan incelikle bahsediyor. Uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olan bu çizgi roman, sulu boya renkleriyle sıcak bir atmosfer yaratırken duygu dolu hikâyesiyle okura geçmişin yüküne rağmen iyileşmenin her daim mümkün olduğunu yeniden hatırlatıyor.

Makale Kategorileri:
KİTAP · MANŞET