Yine Yeniden Onca Zamana Değecek: A Perfect Circle “Eat The Elephant”

Müzik sahnesinin nevi şahsına münhasır vokalistlerinin başında hiç kuşkusuz Maynard James Keenan gelir. 90’ların ikinci yarısında Tool ile akılları başlardan alan parçalarla ortalığı sarsarak, yeraltından yükselip alternatif bir maceranın fitilini ateşliyor, 2000’lere A Perfect Circle ile adım attığında ise büyük ölçüde bir efsaneyi selamlıyorduk.

Tool’da gitar teknisyeni olan Billy Howerdel ile yola çıktıkları A Perfect Circle sayfası dönemin melodik ruhuna ve bilimum deneysel tınılarına yön veren satırlarla yazılmıştı âdeta. 2000’de Mer De Noms, 2003’de Thirteenth Step ve 2004 tarihli eMOTIVe zamana ayak izlerini bıraktıkları cüsseli çalışmalar olarak geçmişti kayıtlara.

Günümüze geldiğimizde ise 14 yıl aradan sonra gelen bir A Perfect Circle albümünün elbette çok şey ifade ettiğini görüyoruz. Topluluğun Maynard James Keenan,  Billy Howerdel, Matt McJunkins, Jeff Friedl ve James Iha’dan oluşan güncel kadrosu bireysel kariyerleri alt alta yazıldığında süper grup tanımlarıyla değerlendiriliyor .

Yeni albüm “Eat The Elephant” eski defterleri karıştırmaktan ziyade içinde bulunduğu dönemin renklerini ve söylemini yansıtmaya  yatkın bir içerik ve sound ile çıkıyor karşımıza.

Albümdeki 12 parça geçen zamanın pasını üzerinden silecek ruhani pırıltıyı barındırıyor. Günümüzün endişelerini taşıyan, kendi tavında dövülmüş şarkılar bunlar. İnsanı insan yapan değerler, giderek daha çok içine gömüldüğümüz toplu mahvolma süreci, kendimizi dışında tutamadığımız gibi şarkıların da içinde büyüdüğü, maalesef zamane gidişatının bir röntgeni.

Bir tarafıyla da geçen onca zaman sonrası dinleyici beklentileri hesaba katıldığında tadı damakta kalan geçmiş üç albümün hatırasının yenisi üzerinde hayalet misali asılı kalma ihtimali düşünülebilir. Oysa yapılması gereken birkaç adım geri çekilip, biraz uzaktan bir bakış  atmak kadar da basit olabilir.

O mesafeden de görülecektir ki, A Perfect Circle’ın açtığı yeni sayfada hikâyelerin yeniden dillendirdiği ve kulaklara usulca fısıldadığı çok şey var. Fakat bunu yaparken de görülecek ki geçmiş anlatım çizgisinden kopulmamış.

Yine eskiden olduğu gibi dinleyicinin ruh halinde dalgalanmalar meydana getirecek şarkılardan oluşan bir yekûn söz konusu. “Disillusioned”, “The Doomed” ve “So Long, And Thanks For All The Fish” gibi parçalara kulak verildiğinde anlaşılıyor ki öyle kolay yenir yutulur lokma da değil.

İncecik işlenmiş “By And Down The River”, “Talk Talk” ve “Hourglass” masaya yatırıldığında ise uzun süre orada kalacak, üzerine dil dökülecek, zamanla zihinde kendi rengini, lezzetini bırakacak parçalar.

Hâl böyle olunca da “Eat The Elephant” üzerine, zamana yayarak, sindire sindirere, bir fil misali adımlayıp düşünmek gerekecek.

Sonuçta,  A Perfect Circle yine ve yeniden onca zamana değecek.

tr_TRTurkish