Meğer Ne Kadar da İhtiyacımız Varmış Sıkı Bir Terapiye

Boğaç Gökmen

Bir şubat akşamı Beyoğlu, Asmalımescit bölgesine dümen kırmamızın mühim bir sebebi var. Esasen 90’ların orta yerine kadar uzanan bir nedenler zinciri mevzubahis. Birçokları için çocukluğa olmasa da yirmili yaşlara doğru bir uzanmak gerekecek az sonra. Sofyalı Sokak’tan kıvrılıp mekân kapısına kadar uzanan kuyruktaki baskın yaş ortalaması bu durumu ortaya koyuyor. Yirmi üzeri yirmi hatta otuz eklenecek yaşlardaki rakınrol tutkunu bir kitle kapı önünde kendini belli ediyor.

Duvardaki afiş ise toplanma amacını tarihe kaydediyor. 9 Şubat 2024, Therapy? Blind sahnesinde.

Bahardan kalma bir havada meğer ne kadar da ihtiyacımız varmış deyip daha kapı önündeki sohbetlerde başlıyor terapi. “Nurse” albümüyle tanışan da var, “Troblegum”u yere göğe sığdıramayan da “Infernal Love”ın da yeri bir başka hani. Bu da demek oluyor ki bir 90’lar fırtınasına kapılmamız kaçınılmaz. Kalabalığa iyice karışıp, müziğe kendini bırakıp, biraz geçmişe uzanmak için hava ve saha şartları müsait. O halde ihtiyacın olan terapi etkisi için yapman gereken basit. Hadi başlıyoruz.

Öncesinde memleket pop punk sahnesinin samimiyeti ve enerjisiyle hayranlık uyandıran ekibi Second sahneyi ısıtıyor. Bir miktar heyecanlı olmaları doğal, belli ki onların da geçmişinde Therapy?’nin özel bir yeri var. İçerisi tıklım tıklım, Second’ın formu yerinde daha ne olsun. Mevzu nerelere dallanıp budaklanacak daha baştan kendini belli ediyor. Harekete hazırlıklı olmalı, yakın gözlüğümü kutusuna yerleştiriyorum neme lazım. Therapy?’yi buraya getiren herkese teşekkür ediyor solist Özgün Semerci “O kadar heyecanlıyım ki bir şey diyemiyorum” diye de ekliyor. “Aklımda Bi Kördüğüm” ile bitiriyorlar ki şarkının üzerine kurulduğu İrlanda ezgileri az sonra sahneye çıkacak gruba sıkı bir selam çakıyor.

Kuzey İrlandalı grubun kuruluşu 1989’a kadar uzanıyor. 90’ların ortasından itibaren ise yıldızları öyle bir parlıyor ki dönemin sembol parçalarından bazıları omuzlarındaki apolette ışıldıyor. Mikrofon başında ve gitarda Andy Cairns, bas gitarda Michael McKeegan ve davulda Neil Cooper mevcut kadrosuyla eylemlerini sürdüren üçlü, alternatif rock kulvarının kilometre taşları denebilecek üretimlerini punk ruhuyla tam kıvamında buluşturuyor.

Bir paragraf teknik ekibe açılmalı, sahne teknisyeni siyah gömleği, jilet gibi pantolonuyla dikkatlerden kaçmıyor. İşine verdiği özen ve ciddiyet örnek alınacak cinsten. Enstrümanlara çekilen ayarlar sırasında balkon kısmında bulunan ses masasındaki tonmaister ile iletişimlerini izlemek bu hazırlık sürecinin nasıl geçtiğini unutturuyor.

Ve beklenen an geliyor. Sahneye adım attıklarında kendini belli eden ilk detay ise yüzlerinde açan gülücükler. O enerji hemen tüm salona yayılıyor.

Keyif aldığın işi yap ki mutlu olasın mottosunun vücut bulmuş hali misali basçı McKeegan müthiş karakter. Köşesinde, çokça da sahne ortasına yaptığı ataklarda tüm yaşananlara hâkim. Yüzündeki daimî tebessümün bulaşıcılık gücü herkesin bakışlarına yansımış durumda. Sürekli göz teması kurarak ve parmağıyla işaret ederek izleyiciyi oyuna dahil etmesiyle bu enerji iletimini canlı tutmayı başarıyor.

Solisti gitarist Andy Cairns, birçoğumuz için bir kültür mirası statüsünde. Otuz küsur yıldır zihnimizde dönüp duran melodilerin müsebbibi olarak sahneye adım attığı andan itibaren parıldıyor. Hınzır bakışları ve oyunun genelinde zirvede gezen enerjisiyle tam bir takım lideri. Mimikleri ve vücut diliyle yönetiyor olup biteni. Şarkılar ilerledikçe yola daha da oturan sunumdaki hünerin bir bölümü de samimiyetindeki sıcaklık kuşkusuz. İstanbul konserine ayrı bir önem verdikleri de hem klasikleri kapsayan şarkı listesinden hem de tavırlarından belli ediyor kendini. Kendi evlerinde çalıyormuş hissiyatı geçiyor izleyiciye. İrlanda da bir pub ortamında sevdikleriyle Troblegum albümünün otuzuncu yılını kutlasalar buna yakın bir ortam oluşur diye düşünüyorum.

Bu arada Andy’nin davulcu Neil’in doğum günü olduğunu söylemesi ayrı bir vaziyet aldırıyor mevzuya. Yoğun tezahüratlar sonunda davul setinin ardından kalkarak seyirciyi selamlayan Neil bu teveccüh sonrası sıkı bir davul soloya giriyor. Tüm performans boyunca grubun ritim zenginliğini usta işi bir işçilikle yöneten sayın Neil Cooper’a yürekten mutlu yaşlar dileniyor.

“Üsküdar’a Giderken”i tıngırdatıyor, Türkçe’nin güzelliğinden bahsediyor Andy. İngiliz hükümetine giydirmekten ve basçı McKeegan ile şakalaşmaktan da geri kalmıyor. McKeegan da Andy Cairns’in müzik sahnesindeki önemli konumunun altını çizerek karşılık veriyor. Yakın dönem yaşamını yitiren Sinead O’Connor ve The Pogues solisti Shane MacGowan da anmadan geçilmiyor.

Troublegum albümünün yıldızları “Die Laughing”, “Knives”, “Screamager” ve finalde Judas Priest “Breaking The Law” ile tepkimeye giren “Nowhere” tadından yenmez anlar yaşatıyor. Ya “Teethgrinder” ve “Stories”e ne demeli. “Opal Mantra’yı da izledik ya daha ne olsun” diyenler çoğunlukta.  “Potato Junkie” şarkısıyla kol kola giren Black Sabbath “Iron Man” ve 90’ların mühim şarkılarından çello melodisi zihinlerden silinmeyen Hüsker Dü coverı “Diane” de çalıyor elbet. Bu arada son albüm “Hard Cold Fire”ın ne derece sıkı bir albüm olduğunun da hakkı veriliyor. Albümden gelen “Days Kollaps”, “Joy”, “Poundland of Hope and Glory”, “Ugly” ve “Woe” coşkuyu iyiden iyiye arttırıyor.

Konser sonu bu sıkı terapi etkisini sürdürmek isteyenler kendini Nikki Wild’ın 80’ler rock setinin kollarına bırakmayı tercih ediyor.

Mekândan ayrılırken ise bir dönem yaşamlarımızın fon müziği olmuş şarkılarına biraz da gırtlak yorarak eşlik etmenin memnuniyetiyle adımlar geri gidiyor. Sohbetler dönüp dolaşıp hem 90’lara hem de bir kez daha gönüllerde taht kuran Therapy?’nin performansında yoğunlaşıyor. Bir de tutkunu olduğun lezzetlerle karnını doyurduğun bir sofradan kalkmanın verdiği tatlı huzur. İçinde punk ihtiva eden her yemek güzeldir vesselam.

Ve meğerse ne kadar da ihtiyacımız varmış böylesi sıkı bir terapiye.

Fotoğraflar: Refik Bıçkıcı (@arefikb) / Surge Türkiye

tr_TRTurkish