Laura Marling, Şairlik, Şarkıcılık ve “Semper Femina” Öyküleri

Günümüzde ana akım olarak sunulan müzikal anlayışın sabun köpüğü etkisi ya da başka bir deyişle çabuk ve kolay tüketilmesinin geçer şart olduğu örneklerle sıklıkla karşılaşıyoruz. Fakat araştırma güdümüzü dinç tutabildiğimiz oranda her dönemde gerçekten derinlikli ve uzun vadede yerlerini koruyabilecek işlere imza atan isimleri de yakalamamız mümkün oluyor.

Yaklaşık on yıl önce “Ghosts” parçasıyla öne çıkan İngiliz besteci, söz yazarı ve yorumcu Laura Marling tam anlamıyla bu etkiye sahip müzisyenlerden. Oldukça genç denebilecek yaşta adımlamaya başladığı müzik kariyeri dinlemeye ve takip etmeye değer işlerle dolu.

İlk albümü  “Alas, I Cannot Swim”i  2008 yılında on yedi yaşındayken yayımlıyor. İki yıl sonra bu kez “I Speak Because I Can” ile karşımıza çıkan Marling’in, bu iki albümde de anlatım tarzı ve işin içine kattığı sihirli moleküller ile yakaladığı haklı bir başarı söz konusu.

Laura Marling, şairlik vasfının müziğine çok şey kattığı, bu özelliğinin ışığında da ozan tabirinin kendisinde pek şık durduğu hanımefendilerden.

Ortaya çıkan bu zarif işçiliği, ardı sıra yayımladığı “A Creature I Don’t Know”, “Once I Was an Eagle” ve “Short Movie” albümlerinde de yaşamak mümkün. Folk, country ve blues ekseninde konumlanan narin parçaların edebi yönü kuvvetli içeriklerini de hesaba kattığımızda akılda kalıcı olmaları şaşırtıcı olmasa gerek.

Altmışlı ve yetmişli yılların müziğinde çok önemli bir yeri var öyle ki günümüzden o döneme yapılacak bir astral seyahatin en garantili adreslerinden biri bayan Marling’in şarkıları. Çoğu zaman Joni Mitchell ansızın yanınızda belirip dillere düşmüş parçalarını kulağınıza fısıldıyor gibi hissetmeniz kuvvetle muhtemel.

Yeni albüm “Semper Femina” geçen on senede ustalığa doğru attığı adımlara tanıklık ettiğimiz belki de olgunlaşma sinyallerini en net duyduğumuz çalışması.

Albümün açılışını yapan “Shooting” bu ustalığa göz kırpma mevzusunu açıkça ortaya koyan güçlü bir parça. Şarkıda Blake Mills’in tuzu da var ki kendisi aynı zamanda albümün yapımcısı. “The Valley” pamuklar içine sarılmış dokunaklı yapısı ve yaylıların derinlik kattığı arka planıyla bir süre sonra hipnotik bir etki yaratabiliyor. “Wild Fire” albümün üzerine kurulduğu karakterin şifrelerini taşırken “Don’t Pass Me By” ise dön dolaş defalarca kulak verilecek şarkılar kadrosunun takım kaptanı olmayı hak ediyor. “Wid Once” ve “Next Time” albümün geneline de hakim soluk olan yetmişler yansımaları, aynı şekilde “Always This Way” ve “Nouel” de Joni Mitchell ruhuna bürünmüş  iyi çalışmalar. Tüm bu şarkılar akarken Marling’in öykücülük yanıyla da yoğun bir mesai yaşamak haliyle işin içine birçok farklı boyut katıyor. Kapanışı yapan “Nothing, Not Nearly” ise usulca blues şeridine geçerek bizi albümün sonuna doğru gayet hoşnut bir şekilde uğurluyor.

Laura Marling söyledikçe dinleyiciyi içine çekiyor. Folk rock köklerine oturtulmuş incelikli şarkı yazarlığı performansı ve sözlerinin ulaştığı şiirsel ahenk ile ilgiyi hak ediyor.

Bundan sonrasında nasıl bir çalışmayla karşımıza çıkacağı kendisinde saklıdır ancak “Semper Femina” gelecekteki Laura Marling albümleri için beklentileri hayli yüksek tutmayı sağlıyor.

tr_TRTurkish