Jeff Buckley ve Daima Genç Kalacak Şarkılar

Zamanda bir yerde,

Şimdi kısa bir ara…

Sahneden iner, küçük ve havasız bir mekân. Bara yönelir, susuzluğa çare arıyordur, biraz da nefeslenmek. Birden yanında biri belirir. Şarkılarını çok beğeniyorum, hele o söyleyiş tarzın. Teşekkür edip bir yudum alır. Nerelerdensin, ne yaparsın, nereden gelir bu yetenek? Bir gün oradan, bir gün buradanım işte. Yetenek mi? Babamdan olsa gerek, bilemiyorum, böyle işte. Müzisyen miydi baban? tanınmış biri miydi? Tanıyorumdur belki. Tim’di adı. Nasıl! Tim Buckley baban mıydı? Tabii ya, Buckley! Tahmin etmeliydim. Ne denir? Üzgünüm, yani! Önemseme, geçmiş zaman, hayat işte. Çok da tanıma fırsatım olmamıştı, dokuz yaşlarındaydım öldüğünde.

İzin ister, sahneye doğru kalabalığı yararak ilerler. Bir tur daha çalacaklardır, yarın yine başka bir sahne, başka insanlar. Güzel tarafı da bu değil mi diye geçirir içinden.

Tekrar iyi akşamlar. Şimdi Grace!

Jeff Buckley şüphesiz müzik dünyasının gördüğü ender kişiliklerden biriydi. Kendisinin ve dolaylı olarak da bizim rüyalarımızdı anlattıkları, söyledikleri. Hepimizin yaşayabildikleri, hissettikleriydi. Değişik biçimlerde tezahür etseler de oldukça yoğun, derine işleyen çizgilerle ortak bir resmin içine konumlanmıştık. Ta ki Mississippi Nehri sularında kaybolduğu o güne kadar.

Ardında ‘Grace’ gibi bir albüm bıraktı ki zamansız ve muhteşem parçalardan oluşan, çok kısa bir sürede kült mertebesine yerleşen bir eser olmuştu. ‘Grace’ baştan sona çok başka bir müzik deneyimi yaşatıyordu ki her şarkısının ayrı ayrı incelenmesi gerekliliğini hissettiren bir baş yapıttı. Dinlemeyenin hayat yolculuğu içerisinde çok fazla şeyi kaçırmış olabileceği tam bir klasik.

Albüm turnesinden alınan kayıtların biraraya getirildiği ‘Mystery White Boy’ Jeff’in canlı performansına tanık olunabilecek en iyi konser çalışması olarak yayımlanıyordu. Ayrıca ‘Sketches for My Sweetheart the Drunk’ yine eşine ender rastlanacak şarkılarının toplandığı, olmazsa olmaz kayıtları barındıran bir diğer çalışma olarak bizlere bıraktıkları arasında yerini alıyordu.

Yayımlanan yeni çalışmayla ilgili bir kaç kelam etmek içindi aslında bu ufak geriye bakış. Albüm ‘You and I’ ismini taşıyor ve gitar-vokal kayıtlarından oluşuyor. İçerikteki on parçanın sekizi cover çalışmalar. Diğer iki parça bir Jeff Buckley bestesi olan ‘Dream of You and I’ ile meşhur ‘Grace’in ilk stüdyo kayıtlarından biri.

Bob Dylan, The Smiths, Sly and The Family Stone ve Led Zeppelin başta olmak üzere kendi yorumuyla şekillendirdiği parçaların gün yüzüne çıkmış halleri sunumun içinde yer alıyor. Hepsi dinlenilesi ve hepsi samimi. Şu ana kadar yayınlanan Jeff Buckley kayıtlarının devamı olarak da bakılabilecek koleksiyonun yeni bir parçası.

Dönüp defalarca dinlediğimiz ‘Last Goodbye’, ‘Lover, You Should’ve Come Over’, ‘So Real’, ‘Mojo Pin’, ‘Hallelujah’, ‘Lilac Wine’, ‘Eternal Life’, ‘Dream Brother’, ‘Everybody Here Wants You’, ‘Nightmares by the Sea’, ‘Forget Her’ tekrar dolanmaya başlıyor odanın duvarlarında. Ne şarkılar ama. Veyahut bir yandan da sadece şarkı mıydı bunlar?

Yeri geliyor sanki aynı sahneyi paylaşıyoruz, arkada gitarda ya da davulda çalarken onu izlediğimi düşünüyorum. Şarkıya girdiği ilk andan itibaren bunca zamanı birlikte adımladığımızı hissediyorum. Bir yerde aslında sahne hiç son bulmuyor.

Yıllarca aynı yaşta kalan, ihtiyarlamayan şarkıların devamını sanki hep birlikte getiriyoruz. Dinliyor ve anlıyor ve eşlik ediyoruz.

İyi akşamlar. Ben Jeff Buckley ve grubum adına hepinize iyi dinlemeler,

Sıradaki parça ‘You and I’.

tr_TRTurkish