Haftanın Kitaplığı – 24 Haziran 2019

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

Zürafanın Boynu – Judith Schalansky

Inge Lohmark “Oturun” demiş, öğrenciler oturmuştu. “Kitapta yedinci sayfayı açın” demişti, öğrenciler sayfa yediyi açmışlardı. Sonra başlamışlardı ekosistemleri, doğanın düzenini, türler arası bağımlılıkları, etkileşimleri, canlılar ve çevreleri, toplum ve mekân arası etkileşim örgüsünü işlemeye…

Eski Doğu Almanya’da, küçük bir kasabada öğrenci kıtlığından sonu gelmek üzere olan Darwin Lisesi’nde Darwin’in teorisini içselleştirmiş küskün bir biyoloji öğretmeni Zürafanın Boynu’ndaki esas karakterdir. Standartlara sarılan, uygar ve kültürlü olmayı zafiyet olarak gören Lohmark’ın derslerinde ve özel yaşamında geçerli olan tek şey acımasız doğa yasalarıdır. Her şeyin başlangıcı, doğada olduğu gibi, tanımlamak ve uyumdur. Ders yılı başında öğrencileri isimlerine göre belli bir kategoride görür Lohmark. İtina ile bir isim listesi hazırlar, öğrencileri tanımlar… Erika, sınıfın merkezinde ikinci sırada ve ortada oturmaktadır. Sınıfın merkezidir. Farklıdır, tüm diğer öğrencilerden farklıdır. Süpürge çalısı Erika Tom’dan, Laura’dan, Ellen’den farklı tanımlanır. Erika eğik oturur, eğiklik iticidir, belki doğaya terstir. Lohmark kendi kendine konuşur, konuşmalarında alaycıdır, öğrenciler içsel konuşmalarının farkına varmazlar. Doğu Almanya’yı, sportif yarışmaları özler, özlemini açığa vurmaz…

İncir Tarihi – Faruk Duman

“Varlığımız, kendi bedenini arayan bir rüzgâr gibidir; bu rüzgâr çevremizde dolanıp duran dağlarda, ağaçların tepesinde, ırmaklarda, kayalık tepelerle su başlarında bir yumak gibi dönüp kutsal bir tığla kendi urbasını örer ve böylece görünmeye başlar.”

Zeyrek. İstanbul’da büyümüş, eğitim almamış, bildiği her şeyi çıktığı yolculukta gördüklerinden öğrenmiş. Bu yolculukta tanıdığı insanları, hayvanları, bitkileri, güzel kadınları anlatıyor. Her macerada bir masal başka bir masalın gölgesine yerleşiyor. Ve bir olgunlaşma hikâyesi Faruk Duman’ın eşsiz dilinde hayat buluyor…

Kimse Bilmemeli – Rene Knight

“Kayıp Kız’ı andıran tüyler ürpertici bir roman.”

– Wall Street Journal –

“Romanın içinde geçen gizemli bir roman. Ana karakterimizin hayatını mahvedebilecek sırları ortaya döküyor. Bu tüyler ürpertici gerilim romanı, pişmanlık ve kederin birleşimiyle başlıyor ve şaşırtıcı bir sonla bitiyor.”

– Publishers Weekly –

Okuduğunuz korku dolu romanın, aslında kendi hayatınız hakkında olduğunu fark etseniz, ne yapardınız?

Bu romanda adı geçen isimler ve olaylar hayal ürünü olup gerçeklerle ilgisi yoktur. İsim benzerlikleri tamamen tesadüfidir.

Catherine Ravenscroft yatağının başucunda gizemli bir roman belirince meraklanmıştı. Tamamen Yabancı adlı bu kitabı ona kim yollamıştı veya kitap yanı başında nasıl bitivermişti, bilmiyordu. İlk başta bu gerilim dolu roman ilgisini çekti.

Ancak sonra fark edebildi:

Roman kurgu değildi.

Tamamen Yabancı, Catherine’in senelerce sakladığı, kendinden başka sadece bir kişinin, artık ölmüş olan birinin taşıdığı sırrı en ufak detayına kadar anlatıyordu.

Catherine’in unutmaya çalıştığı geçmişi peşini bırakmamış ve şimdi de dünyası yıkılmaya başlamıştı. Korkulu rüyasını yaşamak zorundaydı ve bundan kurtulmak için yapabileceği tek bir şey vardı: O korkunç günde olanlarla yüzleşmek.

“Muhteşem bir psikolojik gerilime sahip, bütün kaliteli gerilim romanlarında olması gerektiği gibi.”

– Lee Child – 

“Kimse Bilmemeli sıradışı bir roman. İnanılmaz zekice kurgulanmış bu hikâye, okurların başını döndürecek.”

– New York Times – 

Talihsiz Bir Kadın – Richard Brautigan

Richard Brautigan’ın, intiharının ardından yayınlanan son kitabı Talihsiz Bir Kadın, ölümler, seyahatler, yeni ya da tanıdık insanlar, yangınlar ve fırtınalarla sarmalanan dünyasının nihai ürünüdür. Ölümü savuşturmanın, ondan kaçmanın ya da onunla yüzleşmenin yollarını arayan birinin anlatısı değil, yalnızlığın karşısına yola çıkmayı, yokluğun karşısına yaşama dair küçük detayları koyma hikâyesidir.

Amerika’yı baştan başa kat ederken ölüm fikrini daima bavulunda taşıyan bir yolcunun, loş otel odaları, kirli yataklar, arabalar ve yollar boyunca zihnine doluşan fikirlerle örülü tekinsiz bir Beat evreni.

Şantiye Yazıları – Derviş Aydın Akkoç

Kararlı üşengeçliklerin, insanın doğaya değil de topluma doğduğu savının, betona sövgülerin, plastik zamanları hakir görmelerin, susmanın bir durum değil bir hak olduğunu hatırlatmaların, tarihin en vasat tımarhanesinin modern dünya denilen tımarhane olduğu tespitinin; Kafka’dan, Camus’den, Uyar’dan, Dıranas’tan, Cansever’den, Nietzsche’den, Dostoyevski’den, Béla Tarr’dan, Pinokyo’dan, Peter Pan’den, Küçük Kara Balık’tan ve elbette Benjamin’den Canetti’den, Bloch’tan el alan, onlarla itişen uzun terkiplerin, uzun cümlelerin kitabı Şantiye Yazıları.

Şantiye Yazıları “Yakınlığın yalanındansa uzaklığın belirsizliği evladır…” diyen Derviş Aydın Akkoç’un ilk kitabı!

Kitaptaki denemelerin gücü nereden gelmektedir? Bana kalırsa burada biz asıl olarak bir Duygular Tiyatrosuna tanık oluyoruz. Ya da bir Ruhun Sahnesine. […] Benjamin şantiyelerin bu derece, usandıracak kadar bizim gündelik hayatımızın bir parçası olacağını tahmin ediyor muydu, bilmiyorum ama Akkoç kuşkusuz farkında. Demek ki şantiye imgesi bugün çok daha etkili bir imgedir: Sözcüğün belki en düz anlamıyla şantiyeye dönüşmüş bir dünyada, her türlü aşkınlığın, ahlakın ya da değerin çöküşünün ardından, kendiyle baş başa, yüz yüze kalan insan – yoksa çocukluk evresinin işareti mi?”

AYHAN GEÇGİN

tr_TRTurkish