Haftanın Kitaplığı – 18 Şubat 2019

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

ÖLÜLER DİYARI – JEAN-CHRİSTOPHE GRANGE

Cinayet büro amiri StéphaneCorso, bir dizi striptizci cinayetini araştırmakla görevlendirildiğinde, ne peşinde olduğu katilin karmaşık ruh halinin ne de girmesi gereken karanlık dünyanın farkındadır. Soruşturma onu geçmişi şaibeli, goya hayranı bir ressama götürür: PhılippeSobieski’ye. Ressamla corso arasındaki düello, porno ve sadomazoşizm dünyasının labirentlerinde bir kedi fare oyununa dönüşür. Gerilimin efendisi Grangé, Ölüler Diyarı’nda insan doğasının kuytu köşelerini keşfe çıkıyor…

Sen kötüsün. 

Sen bir katilsin. 

Sen bir sapkınsın. 

Senin kanın çürümüş, zehirli ve kokuşmuş bir kan. Soyun neyse kanın da odur.

POZ – BANU ÖZYÜREK

Safdil Bir Hüzün, Neşeli Alınganlık: Poz

Bir Günü Bitirme Sanatı ile kuşağının güçlü yazarlarından biri olarak görülen Banu Özyürek’in yeni kitabı Poz, Everest Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Özyürek, öykülerinde kentlilerin de hakiki dertleri, tasaları, neşeleri, acılarından bahsediyor. Bu kitaptaki öyküler ise gözü pek ve müdanasız olarak nitelendiriliyor.

“Kalk. Ayağa kalk. Kendime böyle emir veriyorum. Yürü. İleri yürü. Çök. Kalk. Çök sırtını dik tutarak, kalk. Unutmak için sürekli bunları yap. Ya da benzerlerini yap. Yemek ye şimdi, diyorum. İçini doldur. Midenden göğsüne, hani o boşluğu hissettiğin yere bir kanal vardır da yediklerinden vitaminler, iyilikler, güçler kuvvetler, tahayyüller ve teselliler, orayı doldurabilecek herhangi bir şeyler, umutlar ve proteinler, toz olur uçuşur boşluğuna doluşur, bir de bakmışsın sofradan kalkarken artık, o var. Var olmasa bile yokluğu yok en azından.”

KÜLTÜRSÜZLÜĞÜMÜZÜN DÖRT MEVSİMİ – FERİDUN ANDAÇ

Kültürsüzlüğümüzün Dört Mevsimi, tarihimiz boyunca mevcut olan, 2000’lerin ortamında giderek sertleşen kültürel krizin ortasında yazılmış denemelerden oluşuyor. Feridun Andaç, sözünü sakınmadan, edebiyat ve yayıncılık dünyası ve gündelik hayat içindeki kültürel yozlaşmanın, düşünsel erozyonun kaydını tutuyor.

Geçmişin birikimini canhıraş yok etmeye çalışan bir siyasal atmosferin, ve aynı zamanda ticarileşmenin baskısı altında kültürel üretim süreçlerinin geçirdiği değer kaybını önümüze seriyor. Okumanın, yazmanın, edebiyatın, yaşama güç katan, bireyin gelişimine katkıda bulunan bir direnme alanı olarak kavranabilmesine ilham veriyor.

Kültürsüzlüğümüzün Dört Mevsimi, metinler, kentler, okunan kitaplar ve anılar arasında mekik dokuyan, yaşadığımız zamanı edebiyatın içinden geçerek okuyan bir yazarın güncelliğimize bakan denemeleri.

Kültürsüzlüğümüzün Dört Mevsimi, metinler, kentler, okunan kitaplar ve anılar arasında mekik dokuyan, yaşadığımız zamanı edebiyatın içinden geçerek okuyan bir yazarın güncelliğimize bakan denemeleri.

AŞKIN GÜZELLİĞİ – İNCİ ARAL

İnci Aral’dan “Aşkın Güzelliği”


İnci Aral’ın aşkın her evresini, geçici hevesleri, uçucu mutlulukları, yıkımları, coşkuyu ve özlemi anlattığı denemelerinden oluşan yeni kitabı Aşkın Güzelliği, Kırmızı Kedi Yayınları tarafından yayımlandı.

“Kalbimin ritmini en çok sevgiler, aşklar yükseltti. Ben de herkes gibi geçici hevesler, uçucu mutluluklar, kırılma ve yıkım anları yaşadım. En güzel yıllarımı, mektuplar yazarak geçirdim. Sözcüklerin bin bir anlam taşıyan yankısının, coşku ve özlemlerin yakıcı gelgitlerinin, kuşkular, suçlama ve çaresizliklerin sabırla satırlara döküldüğü uzun geceler yaşadım.

Sonraları, aşk üzerine çok şey söyledim, aşkın türlü görünümlerini, yaşanma biçimlerini anlatan romanlar, öyküler yazdım. Hayal ettiğim ya da yeniden kurguladığım her aşk sözcüklere dönüşürken gerçeği aştı ve yeni bir gerçeklik kazandı.

Aşk, kendi imgemizi yeni baştan yarattığımız, kendimize yeni ve anlamlı bir varoluş aradığımız bir süreç. Benzersiz güzellik ve zenginlikte bir olgu. Başka biriyle bütünleşmeye yönelik derin, evrensel bir arzu. Bir başkaldırı ve özgürlük eylemi olduğu kadar imkânsız bir sonsuzluk rüyası.

Bu kitap benim aşk üzerine düşünme ve yazma deneyimlerimden doğdu. Yazdıklarımdan örneklerle ilerlerken aşka dair bildiğim ne varsa içine aldı. Dilerim, yaşanmakta olan, yaşanıp bitmiş ya da yaşanacak tüm aşklara bir ayna ve armağan olur. “

YEDİ DELİ ADAM – ROBERTO ARLT

Yedi Deli Adam, kendisine sürekli acı veren ruhunu görüp anlamaya çalışan bahtsız bir adamı ve etrafında şekillenen karanlık, absürd olaylar silsilesini anlatıyor. Delilik nöbetleriyle, ruhun ve zihnin tikleriyle, birbirinden ilginç karakterlerle, devrimci, anarşist yaklaşımlarla dolu, yazıldığı dönemin Buenos Aires’inin çarpıcı bir portresini çizen roman, RobertoArlt’ın başyapıtı kabul ediliyor.

“Acizane, Arlt’ın İsa olduğunu varsayalım. Dolayısıyla Arjantin İsrail, Buenos Aires de Kudüs’tür… Arlt keskin zekâlı, tehlikeyi göze alan, koşullara ayak uydurabilen, doğuştan hayatta kalma becerisine sahip biri… hiç kuşkusuz Arjantin ve Latin Amerika edebiyatının önemli bir parçası.”

– RobertoBolaño –

“Kitaptaki karakterler okurun ruhuna adeta musallat oluyor.”

– JulioCortázar –

“Bu kıyılarda edebiyat dâhisi olarak adlandırılacak biri varsa o RobertoArlt’tır… sanattan ve büyük, tuhaf bir sanatçıdan… doğduğu şehri herkesten daha iyi, muhtemelen ölümsüz tangolar yazmış olanlardan bile daha derin anlamış birinden bahsediyorum.”

– Juan Carlos Onetti –

tr_TRTurkish