Haftanın kitaplığı – 12 Mart 2018

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

RESSAMIN GÜNLÜĞÜ – JOSE SARAMAGO

Ressamın Günlüğü

H. bir portre ressamıdır. Yeteneğinin sınırlarının farkındadır ama bununla barışık olduğu söylenemez. Tanınmış bir işadamının portresini yapmak için görevlendirilir. Ancak onun gözü işte değil oynaştadır. Portre bir türlü istediği sonucu vermeyince, büyük ressamların tablolarından esinlenmek için İtalya’ya gider. Tam bu sırada arkadaşı, Salazar rejiminin gizli polisi tarafından tutuklanır.

Resim, cinsellik ve siyaset üçgeni içinde hayatını sorgulayan bir ressamın kendi dilinden hikâyesi. Saramago’nun da ilk romanı.

CANLAR ÖLESİ DEĞİL – DEMET TANER

Eşinin kaleminden Haldun Taner… Demet Taner’in eşi Haldun Taner’in onuncu ölüm yıldönümünde yayımlanan kitabı “Canlar Ölesi Değil” yirmi yıl aradan sonra Yapı Kredi Yayınlarından çıktı. Canlar Ölesi Değil, birçok bakımdan özel bir kitap. Öyküleri, tiyatro yapıtları, gazete yazıları, konferansları, üniversitedeki dersleri, uluslararası toplantılarda edebiyatımızı temsil edişi ve daha birçok yanıyla bilinen Haldun Taner’in yaşam öyküsünü, kendine özgü kişiliğini, insani değerlerini ve geniş bir fotoğraf albümünü içeriyor. Kuşkusuz edebiyatımızın bu büyük ustası hakkında pek çok bilimsel çalışma yapıldı, yazılar yazıldı, bildiriler sunuldu. Ayrıca edebiyat ve tiyatro insanlarının anılarında sıkça kendisinden bahsedildi ama “Canlar Ölesi Değil”de can yoldaşı Demet Taner’in kalemiyle onu kavrayacak, sımsıcak duygulara tanıklık edeceksiniz. Canlar Ölesi Değil sevgi dolu bir yaşam öyküsünün kitabı.

SAKLI KALAN – TARA ALTEBRANDO

Saklı Kalan, hızlı temposu, merak uyandıran hikâyesi ve birbirinden şaşırtıcı karakterleriyle hafızanızda yer edecek bir roman. Kısaca hikayesinden bahsedecek olursak, 11 yıl önce altı anaokulu öğrencisi hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur. Bu süre içerisinde geride kalanlar hayatlarına devam ederler ya da devam etmeye çalışırlar. Beklenmedik bir anda kaçırılan altı çocuktan beşi geri döner. Artık 16 yaşındadırlar ve her şey yolunda gibidir. Beş çocuk kayıp on bir yıl içerisinde nerede oldukları, nasıl yaşadıkları ya da kendilerini kimin kaçırdığı gibi sorulara cevap veremezler, çünkü geçmiş hakkında hiçbir şey hatırlamıyorlardır. Üstelik geri dönmeyen altıncı çocuğun varlığından haberdar bile değillerdir. Ne var ki hiç kimse, yavaş yavaş belirmeye başlayan garip tesadüfler ve gün yüzüne çıkan gerçeklerle yüzleşmeye hazır değildir.
Bu arada bir nok ekleyelim; Yaşamını New York, Queens’te sürdüren yazar Tara Altebrando’nun gençlere yönelik yazdığı kitaplar arasında, Junior Library Guild’ın seçtiği, Kirkus Review dergisi “En İyi Kitap Ödülü” alan Dreamland Social Club ve Sara Zarr’la birlikte yazdığı ve “YALSA-ALA Gençlik Kitapları En İyi Roman Ödülü’nü” almaya hak kazanan Roomies bulunuyor.

DÜNYADAN AŞAĞI – GAYE BORALIOĞLU

Gaye Boralıoğlu'ndan

Yunus Nadi Öykü Ödülü ve Notre Dame de Sion Roman Mansiyonu sahibi Gaye Boralıoğlu’nun yeni romanı Dünyadan Aşağı, İletişim Yayınları etiketiyle 9 Mart’ta raflarda yerini aldı.

Dünyadan Aşağı, okuyucuna duru bir dille gerçekçi ve unutulmayacak bir karakter resmediyor; babalar ve oğulları, sesleri ve susuşları, riyakârlığı, şimdiyi ve geçmişi, parantezin içini anlatıyor.

​Boralıoğlu, geçtiğimiz yıl Meçhul romanıyla Frankfurt Kitap Fuarı’nda Barışa Adanan Satırlar Arası programına seçilmişti.

YAPRAKLAR EVİ – MARK Z. DANIELEWSKI

“Bu şeytani derecede parlak kitabı elden bırakmak ya da sonuna varmadan

okumaktan vazgeçmek imkansız.”

− Jonathan Lethem –

“Eğlenceli, dokunaklı, cezbedici, enfes bir dille yazılmış, biçimle içeriğin başarıyla iç içe geçtiği bir anlatı.”

– The New York Times Book Review –

“Pynchon’ı akla getiren şen şakrak bir tuhaflık, Nabokov’u akla getiren bir dilbilimsel takıntı ve Borges’i akla getiren bir gerçekdışılık. Yapraklar Evi, edebi türlerin sınırlarını ortadan kaldıran bir coşkuyla, postmodern bir şevkle ve piyasadaki bütün kitapları iyice gölgede bırakacak türden, takıntılı derecede geniş bir hayal gücüyle, enerjisi hiç dinmeyen kıpır kıpır bir kitap.”

– San Francisco Examiner and Chronicle –

“Yılın en iddialı, karmaşık ve heyecanla beklenen ilk romanlarından bir tanesi. Yapraklar Evi, daha önce okuduğunuz diğer romanlara hiç benzemiyor.”

–  Newsweek –

“Bir göstergebilimci tarafından yazılmış bir aşk hikâyesi. Güftecilere özgü bir yüreği olan Danielewski hem yürek sızısına kulak veriyor, hem de bunu yaparken Derrida’nın gösterge teorisine.”

–  Time Out New York –

“Elinize alın ve hafızanıza kazıyın. Her sayfada açılan sizin zihninizden başka bir şey değil. Her şey sizin zihninizde olup bitiyor.”

–  The Village Voice –

“Melville’in Moby-Dick’i, Joyce’un Ulysses’i, Nabokov’un Solgun Ateşi neyi ifade ediyorsa, çok katmanlı Danielewski’nin Yapraklar Evi de aynı şeyi ifade ediyor.”

–  San Diego Union-Tribune –

KRİZ HALİ VE DEVLET – CARLO BORDONİ

Bugünlerde sıkça krizden bahsedildiğini duyuyor, 1930’lardaki Büyük Buhran’la ve hatta faşizm deneyimleriyle karşılaştırmalar yapıldığını görüyoruz. Ama halipürmelalimizi o dönemden ayıran hayati bir fark var: Bugün devletin sorunları çözme ve ileriye doğru yeni bir yol çizme kapasitesine artık itimat etmiyoruz. Giderek küreselleşen dünyamızda, devletler olayların gidişatını şekillendirme güçlerini epey yitirdiler. Sıkıntılarımızın çoğu küresel düzeyden kaynaklanıyor, ama tek tek ulus-devletlerin elindeki güç, mevcut dertlerle başa çıkmak açısından düpedüz yetersiz kalıyor. İktidar ile siyaset arasındaki bu ayrılık eşi benzeri görülmedik bir felce sebep oluyor. Krizin üstesinden gelmek için gereken siyasi kapasitenin altını oyuyor ve yurttaşların, hükümetlerin kendi vaatlerini yerine getirebileceklerine olan inancını baltalıyor. Hükümetlerin aczi, yurttaşların artan sinizmi ve şüpheciliğiyle el ele gidiyor. İşte bu yüzden mevcut kriz hem bir faillik, hem bir temsili demokrasi, hem de devletin egemenliğinin krizidir.

Kriz Hâli ve Devlet’te, dünyaca ünlü sosyolog Zygmunt Bauman ve meslektaşı Carlo Bordoni, içinde bulunduğumuz krizin toplumsal ve siyasal boyutlarını irdeliyorlar. Her ne kadar bu dönem 2008’deki finansal kriz neticesinde daha da kötüleşmiş olsa da, Bauman ve Bordoni, Batılı toplumların karşısındaki krizin, kökü eskilere dayanan ve uzun vadeli etkilere sebep olan çok daha derin dönüşümlerden kaynaklandığını öne sürüyor.

İki seçkin sosyoloğun birbirlerinin düşüncelerini açarak kaleme aldıkları bu kitap, sosyal bilimlerin her dalından okurun yanı sıra, kriz meselesine geniş ölçekten bakmaya hevesli tüm okurların ilgisine mazhar olmaya aday.

 

tr_TRTurkish