Haftanın Kitaplığı – 10 Eylül 2018

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

GÖLET 13 – JON MCGREGOR

Jon McGregor’u “Gölet 13” Yayımlandı!

Jon McGregor’un 2017 Costa Roman Ödülü’ne layık görülen romanı Gölet 13, Mehmet Gürsel’in çevirisiyle hep kitap tarafından yayımlandı.

İngiltere’de huzur dolu küçük bir köy. İnsanlar işinde gücünde. Kimi sürüsünü otlatıyor, kimi tarlada ekin ekiyor, kimi atölyesinde çömlek yapıyor, kimi pansiyon işletiyor. Noel tatili için ailesiyle birlikte köye gelen on üç yaşındaki Rebecca’nın aniden ortadan kaybolmasıyla her şey değişiyor, köyde yaşam bir süre sekteye uğruyor. Kurtarma ekipleri, polis ve köy halkı her yerde küçük kızı arıyor. Göletler, fundalık arazi, eski taşocağı, ambarlar… Bakılmadık yer kalmıyor. Küçük kızdan hiç iz yok!

​Mevsimler değişiyor, bebekler doğuyor, ergenler yetişkin oluyor, yaşlılar ölüyor, kuşlar göç ediyor… Kayıp kız hep akıllarda, bir gün bulunacağı, kendiliğinden ortaya çıkacağı umudu ise hep yüreklerde.

ÖFKE – BLANDINA FRANCO

Öfke Üzerine Evrensel Bir Öykü

Brezilyalı yazar Blandina Franco’nun yazdığı, illüstratör José Carlos Lollo’nun resimlediği öfke duygusu ve kontrolünü kalan Öfke, Özgür Gökmen’in çevirisiyle Desen Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Öfke gibi son derece kuvvetli ve yıkıcı bir duyguyu çarpıcı bir hikâyenin merkezine taşıyan Öfke, günümüz dünyasının en önemli sorunlarından birini yalın bir dil ve stilize resimler eşliğinde anlatıyor.

​Özgün metninin yanı sıra siyah-beyaz minimal çizgileriyle öne çıkan Öfke, insan ruhunu esir alan öfke hissini kırmızı renkle vurgulayarak, öykünün akışı ile gittikçe büyüyen, ele avuca sığmaz bir virüs olarak yansıtıyor.

HER ŞEY NASIL OLDU – IRENA DOUSKOVA

Her Şey Nasıl Oldu?

Irena Douskova’nın bir çocuğun dünya algısıyla yetişkinlerinki arasında gerçekleşen yüzleşmeyi konu aldığı romanı Her Şey Nasıl Oldu, Aslı Bülbül Candaş’ın çevirisiyle Cumartesi Kitaplığı etiketiyle yayımlandı.

“Sık sık Bay S. Gururdu da acaba bir komünist mi diye merak ediyorum. Hakkında hep şiir dinletisi düzenlendiğine göre belki de öyleydi. Eğer öyleyse çok yazık olur, feci derecede hoş biri olduğunu düşünüyorum çünkü… Ve henüz S.Gururdu’nun gerçekte kim olduğunu bilmiyorum, okulda onunla ilgili hiçbir şey öğrenmedik. Winnetou gibi cesur bir Kızılderili olabilir, buna kanaat getirdim. ‘Ve S. Gururdu direndi ve yalan sözlerle ağzını ya da yüreğini lekelemedi.’ Ne de olsa böyle laflar büsbütün Kızılderili. Muhtemelen Julius Fučík ya da Maruška Kudeříková gibi biriydi ama ne fark ederdi ki. Kesinlikle bir kahramandı o. Ne zaman bir zorluk çeksem aklıma onu getiriyorum ve S. Gururdu’nun direndiği gibi direnmek zorundayım diyorum kendi kendime.”

UYUMSUZ DEFNE KAMAN’IN MACERALARI: HAVA – BUKET UZUNER

Gazeteci Defne Kaman hakkında ‘Neden Nükleer Enerji Değil?” yazısı nedeniyle soruşturma açılmıştır. Duruşmanın yapıldığı Kayseri’de Defne Kaman’a Türkiye’nin önemli çevre hukukçuları, gazeteciler, çevre ve hayvan hakları aktivistleri, STK temsilcileri destek vermektedir.

Kayseri’ye 13. yüzyılda hastaları müzikle tedavi eden bir şifahâne ve dünyanın ilk tıp okullarından birini yaptırtan Selçuklu kadın sultanı Gevher Nesibe’nin şehrin merkezindeki büstü gazeteci Defne Kaman şehre geldiği gün gizemli bir şekilde kaybolur. Duruşma sabahı yaşanan bir sürpriz gelişme sonrası bu kez Defne Kaman ortadan kaybolur. Gazeteci kadının Kapadokya’da bir sıcak hava balonunda görüldüğü haberi üzerine tüm dostları onu aramaya giderler.

Buket Uzuner, iklim değişikliğinin neden olduğu tabiat felaketlerinin sürdürülebilir temiz enerji çözümleriyle engelleneceğini savunan, hayvan, çocuk, kadın ve çevre hakları destekçisi kadın gazeteci Defne Kaman karakteriyle edebiyata bir iz düşüyor. Yazar, okuru binlerce yıllık kadim Kam geleneğimizin insanı tabiattaki tüm diğer canlılarla eşit kabul eden özünü hatırlamaya davet ediyor.

“Hava, Buket Uzuner’den biyotik dengeleri bozulan gezegenimizde nefesimize nefes katacak çarpıcı bir iklim-kurgu romanı.”

– Serpil Oppermann –  EASLCE Başkanı (Avrupa Edebiyat, Kültür ve Çevre Çalışmaları Derneği)

“Buket Uzuner, [Tabiat Dörtlemesi] romanlarında bir eko-şaman gibi, Anadolu kültürü, mitoloji ve tarihten yararlanıp, günlük varoluşumuzla çevremizdeki dünyayı algılayışımız konusunda yüzleşmek için bir keşfe çıkıyor.”

– Pınar Batur, Vassar  – College, USA Ufuk Özdağ, Hacettepe Üniversitesi

BIÇAK SIRTINDA – RAFAEL CHİRBES

“İflas etmiş birinin elinde kalan en son araç şiddettir ya da eğer çok yumuşak kalpli biriyse, kendi bedeni üzerindeki tasarrufu. Üçüncü dünya ülkelerinde ay sonunu getirmek için bir böbreğini ya da bir gözünü satanlar var. Kendilerini parça parça satıyorlar.”

İspanya’da 2008 yılı sonlarında başlayan ve bütün ülkeyi kasıp kavuran ekonomik krizin yarattığı bireysel çürüme, insanların karakter yıkımını derinleştirirken, öngörülemeyen ahlaki sonuçlarıyla da toplumsal bir çöküşe neden oldu. Ekonomik krizin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan yenilgiler, aldatmacalar, en sevilenlerin bile terk edilmesi, göç ve sömürünün her türü, sevgisizlikle kuşatılan zihinlere “amaç için her araç mübahtır” düşüncesini yerleştirdi.

Rafael Chirbes, derin duygu aktarımları ve modern edebiyatın anlatım olanaklarıyla kurguladığı Bıçak Sırtında romanında, insan türünün sefaletini bütün çıplaklığıyla, çarpıcı olduğu kadar son derece gerçekçi bir üslupla somutlaştırıyor. Süleyman Doğru’nun incelikli çevirisiyle Türkçeleşen roman, yenilmiş hayatların acı veren hikâyesini gözler önüne seriyor.

tr_TRTurkish