Haftanın Kitaplığı – 05.02.2018

Okuyacak çok kitap var seçmek zor diyorsanız yeni çıkan kitaplar arasından yaptığımız derlemeye bir göz atabilirsiniz.

FELSEFENİN ÖYKÜSÜ – PROF. SHOBHİT MAHAJAN

İcatların ve Felsefenin Öyküsü

Antik çağlardan günümüze uzanan, yokluğunu bile düşünemediğimiz teknolojik aletlerin ilk adımlarını anlatan İcatların Öyküsü ve felsefe evrenine adım atmak isteyenler için bir rehber niteliği taşıyan Felsefenin Öyküsü, hep kitap etiketiyle 2 Şubat’ta raflardaki yerini aldı.

Prof. Shobhit Mahajanın kaleme aldığı Güner Nazlı Aral’ın dilimize çevirdiği İcatların Öyküsü: Antik Çağlardan Günümüze adlı kitap insan dehasının somut örneklerini gördüğümüz icatlar dünyasının izini tarih öncesinden sürmeye başlayıp 21. yüzyıla kadar getiriyor. İlk baltalar, ilk tarım aletleri, ilk buharlı makineler, ilk bilgisayarlar; ulaşımdaki ilerlemeler, genetik bilimindeki yenilikler, günümüzde yokluğunu bile düşünemeyecek kadar normalleştirdiğimiz teknolojik aletlerin ilk adımları.

​Christoph Delius, Matthias Gatzmeier, Deniz Sertcan ve Kathleen Wünscher imzalı Felsefenin Öyküsü: Antik Çağlardan Günümüze ise Antik Yunanlı filozoflardan modern filozoflara kadar sayısız filozof, sayısız teori, sayısız soru ve sayısız yöntem illüstrasyonlarla birlikte okura sunuluyor. “Merak, başlangıçtan bu yana insanlığı felsefe yapmaya itmiştir, hâlâ da itmektedir.” Büyük Yunan düşünür Aristoteles’in bu sözü bugün hâlâ geçerli. Muhtemelen yıllar sonra da geçerliliğini koruyacak. Hal böyleyken felsefe tarihi de düşünürleri, akımları, kavramları ve teorileriyle alabildiğine uzanan bambaşka bir evren. Kitap, Ayşegül Gürsel Duyan tarafından dilimize çevrildi.

OSMANLI’DA  BİR VAMPİRGÜNAH – MEHMET BİLAL

Kahramanımız Béla, erken ölmüş bütün “rockstar”lar gibi hâlâ 27 yaşında. Onların aksine ismiyle değil bedeniyle ölümsüzleşen, sonsuz yaşamla cezalandırılan Béla, havası, suyu, toprağı korku ve nefretle zehirlenen İstanbul’un karanlık sokaklarında hayaletiyle dolaşmaya devam ediyor.

Üstün yeteneklere ve büyük bir güce sahip olmasına rağmen gönülsüz bir vampir o. Bir yandan kendi varoluşunu, en büyük eserini, aşkını, belasını ve hayal kırıklığını sorgularken bir yandan da, insanca yaşamanın cazibesine kapılıyor yeniden. Delimine, Keyif Ana, Devletli ve Oğul’la ayrıksı ve tatlı, renkli ve eğlenceli bir hayatı tadımlık bir rüya gibi yaşıyor.

Ancak sokakların kan gölüne, şehrin mezarlığa çevrildiği 1800’ler İstanbul’unda, gözü dönmüş iktidar heveslileri, elindeki gücü ölçüsüz ve haysiyetsizce kullananlar sadece Béla’yı ve sevdiklerini değil, tüm bir şehri hedef haline getiriyor. Bu kirli savaşla baş etmek, bunca şiddetin önünde durmak büyük fedakârlıklar gerektirecek, herkes kendi payına düşen bedeli ödeyecektir…

MALONE ÖLÜYOR – SAMUEL BECKETT

Odasında ölmeyi bekleyen yaşlı bir adam ve zihnin gözeneklerinde gezineduran kaygan bir monolog. Beckett’ten roman ile dramanın ara kesitinde duran, ya da duramayan, baş döndürücü bir deney.

HALİÇ HİKAYELERİ – TİMUÇİN TECİM

Uykuların rüyalara rüyaların hayatlara karıştığı Haliç’in kıyılarında köşelerinde ve tepelerinde yaşayan insanların öyküleri anlatılıyor bu kitapta. Yağmurlar, dik yokuşlar, mavnalar, ıhlamur ağaçları, içindeki gizemler, sokak çocukları, bakkal çırakları ve Tekel Tütün Fabrikası’nın insanları teker teker kalbinizin içinden geçerek sizleri aynı anda hem sevindirip hem de üzecek ve azıcık da düşündürecek. Kendisi de Balatlı olan Timuçin Tecim ikinci kitabı Haliç Hikayeleri kitabında yetmişli yıllarda Haliç ve insanlarının yaşamlarından duygusal kesitler sunarken sizleri de onların dünyasına davet ediyor.

Bİ’MİLYONCU – ONAY DURGUN

Onay Durgun'dan

İşler Güçler ve Kardeş Payı dizilerinin senaryolarında Selçuk Aydemir ve Çağlar Yurt ile çalışan Onay Durgun’un ilk kitabı bi’milyoncu, Tefrika Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Durgun, hayatı çok seven ama bir türlü beceremeyen muhasebeci Adnan’ın komedi ve dram ögelerini barındıran biraz da polisiye olan hikâyesini anlatıyor.

​“Banyodan çıkarken ilginç bir şey oldu; bir sinek dolandı banyoda. Adnan bir süre sineği izledi, sineği öldürmeyi çok istedi ama hâli yoktu. Aklına sinekli bir fıkra geliyor gibi olunca gülümsedi, ama fıkrayı hatırlayamadı; boşu boşuna gülmüştü. Elini yıkamaya karar vermişken, yani tam olarak altı elli iki’de, ilginç başka bir şey daha oldu ki bu daha ilginçti: Adnan’ın hayatı değişti.”

tr_TRTurkish