Gönüllülük ve Tutku Hikayesi: Premier Lig Türkiye

Yayıncılık ve dijital teknolojinin olanakları ile birlikte futbol dünyası devasa boyutlara ulaştı. Sadece sektörel anlamda da değil. Takip eden futbolsever açısından da.  Dünyanın her yerinden maçları izleyebilmek, sadece izlemekle kalmayıp her ayrıntısına kadar takip edebilmek mümkün olunca insanın içindeki futbol tutkusu da sınırları zorluyor.

Burada işimizi kolaylaştıran futbolun bu işe gönüllü olarak kafa yoran tutkunları devreye giriyor.

Belli liglerde “uzmanlaşmış”, izleyen, aralıksız takip eden, bilgiyi süzen, yorumlayan, çeviriler yapan, yazılar yazan ve özenle hazırladıkları içerikleri meraklıları ile paylaşan platformlar…

Bunların arasında en dikkat çekenlerinden biri de Premier Lig Türkiye ekibi. Her biri başka işler yapan ama ortak tutkuları İngiltere Futbolu olan bir grup harika insan, her gün dünyanın bu en önemli ligi ile ilgili bilgileri okuyucularıyla an be an paylaşmalarının yanında, her ay çıkardıkları Ada Futbolu Dergisi ile de ligin takipçilerine büyük bir hizmet veriyorlar.

Burada sözü onlara bırakalım ve hikayelerinin başlangıçtan bu güne gelişimizi kendilerinden dinleyelim;

Öncelikle fikir kimden çıktı, nasıl bir araya geldiniz ve kuruluş aşamasına kadar neler yaşandı?

İngiltere futbolu ile ilgili bir site yapma fikri bir Twitter mesajı ile başladı. Uzunca bir süredir ülkedeki futbol ortamının getirildiği yerden, sahada ve saha dışındaki futbolsuzluktan fena halde bıkkınlık getirmiş olduğum ve bütün bu ortamdan kaçasım geldiği bir gün şöyle bir tweet attım. ‘Tüm bunlardan uzaklaşsak da sadece Premier Lig konuşabilsek güzel olmaz mı?’

Sanırım Mart 2012 idi. 9-10 kişi biz varız diye cevap yazdı. Bir süre işlerin yoğunluğundan konu gündeme gelmedi. Ağustos ayında herkese bir mail atıp ofiste bir toplantı ayarladım, herkesin ilgisi aynen devam ediyordu.

Masanın etrafında toplandığımızdaki görüntü komikti aslında. Çok farklı yaşlarda, farklı meslek ve hayat tarzları olan ve birbirini hiç tanımayan insanlar. Tek ortak noktamız futbol tutkumuzdu. Daha önce hiç tanışmamız olmamıza rağmen, herkesin bu kadar aynı frekansta olması ve o 6 saat süren toplantıdan sonra kalktığımızdaki birbirimize yakınlaşmamız hala şaşırtıcı geliyor. O toplantıda bu projeye başlayan herkes hala birlikte.

Açıkçası benim aklımda (Edip Uras) yılbaşında başlamak vardı.

Liglerin başlamasına sadece 9 gün kalmıştı. Toplantıda herkes hemen başlamak taraftarı oldu. Neden bekleyelim ki? O akşam web sitesi adını kararlaştırmış, domain ismini satın almış, site yapımına başlamış, twitterdaki @premierturkiye hesabımızı açmıştık.

Gerçekten de 2012/13 sezonu başlarken biz artık Premier Lig Türkiye idik.

Aslında başlangıçtan beri vizyonumuz şu: biz futbol oyununu çok seviyoruz. Oyun kelimesinin altını çizerek tekrarlamak istiyorum. Bunun gerçekten bir oyun olarak yaşandığı en iyi ülke hiç tartışmasız İngiltere. Einstein ‘sorunlar yaratıldığı bilinç düzleminde çözülemez’ der. Ekip olarak çocukluk aşklarımızı, futbolumuz, takımlarımız ve bu güzel oyun bu ülkede elimizden alınmış gibi hissediyoruz. Düşünüyoruz ki, burada çözemediğimiz ne ise, bunun çözülmüş haline bakıp yeniden hatırlayalım, hatırlatalım.

Twitter_EPLTR

Premier Lig Türkiye spor dünyasıyla buluştuğu ilk zamanlar tepkiler nasıldı? Bunu hem sporla ilgili kişiler, hem de kendi kişisel çevreleriniz açısından cevaplar mısınız?

Şimdi özellikle Twitter’da birçok takımın Türkçe sayfaları var. O zaman hiç yoktu. Sanırım bu konuda biz ilkiz. Twitter hesabını açtığımızda takipçi sayımız birden büyüdü. Neredeyse her gün medyanın tanınmış spor insanlarının bizi takibe aldığını gördükçe cesaretimiz arttı, onların RT’leri ile ilk birkaç ay çok hızlı büyüdük. Her yeni RT tüm ekipte büyük heyecan yaratıyordu. Bir gece Tuncay Şanlı bizi takibe aldı. Telefon trafiğimizi tahmin edersiniz. J

Kişisel çevremizin bir kısmı bize hala ‘deli’ gözüyle bakıyor büyük ihtimalle. Çok uzun süredir güncel olarak takipte olduğumuz için, çok insanın hakim olmadığı birçok detaya ister istemez sahibiz. Buna benzer birçok deneme heves seviyesinde kalıyor. Özellikle üçüncü sezonumuza başladığımız bu yıl genelde kişisel çevrelerde bir değişiklik olduğuna inanıyorum. Hala ‘deli’ olduğumuzu düşünüyorlar belki ama daha ‘saygıdeğer deliler’ olduk gibi.

EPL-TR Ekibi

Hepiniz farklı mesleklerdensiniz. Günlük işleriniz arasında gündemi nasıl takip ediyorsunuz? Aranızda nasıl bir iş bölümü var?

Kolay oluyor dersek yalan olur. Biz de işimizi kolaylaştırmıyoruz öte yandan. Premier Lig diye başladık. Sonra Ada’nın her bir yanına yayıldık. Sitemizi normal bir blog sayfasından oldukça derinliği olan bir yapıya dönüştürdük. Sadece Premier Lig’i değil, tüm Ada Milli takımlarını, Championship, League One ve League Two’yu, Ada’nın İskoçya gibi diğer liglerini de kapsama alanımıza kattık. Ekip şu anda 14 kişi. Özellikle üniversitelerin ilgili bölümlerinden arkadaşları, yazmaya ve haber takip etmeye meraklı herkesi mümkün olduğunca bir disiplin altında ekibe katmaya devam ediyoruz.

Bu sene biraz daha sistematik oturtmaya çalışmamıza rağmen, aslında tam bir imece usulü iş çıkarıyoruz denebilir. Çok aktif bir iletişim ağımız var. Sürekli haber ve güncel konularda birbirimizi uyarıyoruz, maç fikstürüne göre maç öncesi ve sonrası yazıların görevlendirmelerini yapıyoruz, maç yayınları sırasında Twitter hesabımızdan güncel haber foto ve skor paylaşımları yapıyoruz, neredeyse 24 saat aktif bir haberleşme içindeyiz. İngiltere’de futbol gündemi her zaman canlı, her zaman aktif.

Elbette hayalimiz duvarlarında sürekli Ada Futbolu izlenebilen televizyonları olan bir ofis ve yavaş yavaş tam zamanlı görevler alabilmek. Şu ana kadar yaptıklarımız, yapılabileceklerin çok ama çok ufak bir bölümü. Site ve sosyal medya dışında radyo programlarına katılıyoruz. Bir TV programı projemiz var.

Her anlamda çok iyi bir ekip olduğumuzu düşünüyorum.

ADA FUTBOLU LOGO

Bir de Ada Futbolu Dergisi çıkarıyorsunuz ki o da başlı başına ağır işçilik. Ada Futbolunu da anlatır mısınız?

Ada Futbolu dergisi fikri ekibimizden Mert Artun’a ait. Öyle güzel öyküler, öyle güzel detaylar var ki, bir web sitesi içinde çabucak tüketilsin ve sonra unutulsun istemedik. Ada Futbolu dergisinin ilk sayısını 2013’ün Ocak ayında yayına aldık. Geçen sezon sonu Almanak’ı dahil olmak üzere yılbaşında çıkardığımız ile birlikte toplam 18 sayı olduk. Toplamda 1000+ sayfa futbol öyküsü, istatistik, hoca ve oyuncu profilleri, anılar, röportajlar, magazin ve eğlenceli notlar ve analizler var.

İlk buluşmamızda sitemizin adını kararlaştırken iki isim üzerinde durmuştuk. Ada Futbolu bunlardan ikincisiydi. Domain adı Premier Lig Türkiye ile aynı anda alınmıştı. Ada Futbolu bir e-dergi. Android ve Ios akıllı telefon ve tabletler için uygulamamızdan, doğrudan adafutbolu.com web sitemizden ve geçen yıldan itibaren issuu.com/adafutbolu sayfasından ücretsiz olarak indirilebilir ve okunabilir. Sloganımız ‘tam okumalık’ dergi.

Yaz ayları boyunca Lig Radyo’da birer saatlik programlar yaptık. Her programda Ada Futbolu dergisinin bir sayısını ekip olarak seslendirdik, konuştuk, tartıştık. Çabuk çabuk geçmemize rağmen sayılar o saatlere sığmadı hiçbir zaman. O kadar dolu dolu bir dergi oluyor. Konuk yazarlarımız oluyor, İngiliz blog yazarlarından katkılar da alıyoruz. Çok emek yoğun bir iş dediğiniz gibi ancak bir o kadar da ekip olarak bize keyif veren bir iş çıkıyor sonunda.

Yakın bir gelecekte raflarda olmasını da hayal ediyoruz.

adaFutbolu_LigRadyo

Çok nitelikli haberler, yazılar ve çeviriler bulmak mümkün. Hangi kaynaklardan besleniyorsunuz?

İngiltere’den haber ve öykü aktarırken daha çok Guardian, BBC, Independent olmaya çalışıyoruz. Eğlence ve magazin kısmını The Sun, Daily Express ve komik twitter hesaplarından çekiyoruz. Ancak ikisini birbirine karıştırmamaya çaba sarfediyoruz.

Transfer haberi ise haber, dedikodu ise dedikodu olarak veriyoruz. Futbol siteleri, takımların blogları, resmi siteleri, ekonomi ve iş dünyası sayfaları, iletişim halinde olduğumuz freelance yazarlar dahil çok zengin bir içerik kaynağımız var. Hiçbir zaman bugün ne yazsak acaba diye düşünmedik. Çok uzun yıllar da düşüneceğimizi sanmıyorum.

Her şeyden önemlisi, futbolun eğlencesi bizim ve takipçilerimiz için geri geldi. Aramızda Türkiye’de de İngiltere’de de farklı takımları tutanlar var. Ancak her takımla dalga geçme hakkımızı da, methiye fırsatını da sonuna kadar kullanıyoruz. Ülkemizde artık unuttuk futbolla eğlenmeyi. Eğlenmek kelimesini mutlaka gülmece olarak kullanmıyorum. Rahatlamak, keyfini çıkarmak daha doğru bir ifade olabilir.

AdaFutbolu_Onyewu

Premier Lig’de birileriyle temasınız oluyor mu, röportaj ya da haber için?

İngiltere ile olan iletişimimiz artarak devam ediyor. Geçen sezon içinde bir İngiltere seyahatimiz oldu. Sheffield United, Charlton Athletic, Chelsea, Arsenal, Liverpool gibi kulüpleri ziyaret ettik. Bu sezon sonuna doğru daha da kapsamlı bir ziyaret yapmayı planlıyoruz. Premier League ve Football League yönetimleri ile de iletişim halindeyiz. 2016 yılı içinde birçok yeni sürprizle takipçilerimizi memnun edeceğimizi düşünüyorum.

İngiltere’de FootballFanCast blog ağının üyesiyiz aynı zamanda. Bu ağa üye olan ve İngilizce olmayan tek site de biziz. Oradaki ağ, farklı takımlara ait blog siteleri ile de yakın temasa geçmemizi sağlıyor.

Ada Futbolu dergimiz için yurt içinde de özel röportajlarımız oldu. Sevgili Ümit Aktan bizi kırmadı, 3-3’lük Manchester United – Galatasaray maçı yazımız için sayımıza özel olarak yazı gönderdi. Hikmet Karaman hoca ile Kocaelispor’un Arsenal’i 4-1 yendiği maç ve genel anlamda futbol üzerine çok keyifli bir röportajımız oldu. İngiltere seyahati sırasında Mert, Charlton Athletic takımının Türk fizyoterapisti Erol Umut ile özel söyleşi gerçekleştirdi.

Site içeriğimiz ve altyapımız sağlamlaştıkça kurduğumuz bağları da geliştirmeye devam edeceğiz. Amacımız oradaki futbol kültürünü buraya aktarırken, İngiltere’deki futbol insanlarının da Türkiye’deki taraftar,oyuncu ve futbol potansiyelinin farkına varması.

PLTR_Görsel1

Premier Lig’i bu kadar özel yapan, diğerlerinden ayıran ne?

Premier Lig hiç tartışmasız dünya futbolunda oyunun zirvesi. Futbol oyunundan isteyebileceğiniz her şeyi bulabileceğiniz bir lig. Her takım her takımı yenebilir. Öyle boş bir söz de değil bu. Örneğin bu sezon 13. hafta sonunda her takım her takımı gerçekten yendi yukarıdaki görselde görebileceğiniz gibi.

Premier Lig’i ve İngiltere’yi özel yapan en önemli özellik rekabet ve meslek ahlakı. Her maç güzel futbol izlemeyebilirsiniz ancak her maç, hangi lig olduğu fark etmez, sahadaki 22 kişinin 90 dakika boyunca tribündeki taraftara ve icra ettikleri mesleğe olan saygısını hissedebilirsiniz. Bu kadar sık ve yoğun fikstüre rağmen, her takım sahaya çıktığında emeğini ortaya koyar. Tribünlerin de buna katkısı büyük. Takımın ligdeki sıralamasına bakılmaksızın, her ligde stadlar her maç tıklım tıklım dolu.

Ada Futbolu dergisi için 16 yaşındaki bir Notts County taraftarı olan Sarah ile söyleşi yaptık. 7 yaşından beri iç sahadaki her maça gittiğini, şimdi deplasmanlara da gittiğini anlattı bize. Okul olduğu için Salı gecesi deplasman maçlarını bazen kaçırdığını üzülerek ifade etti. Notts County League Two yani İngiltere 4. liginde bir takım. Gerisini siz düşünün.

Premier Lig özelinde şu anektodu futbola hastalık derecesinde bağımlı olmayan yakın çevremden çok sık duyuyorum. Örneğin kanallar arasında gezinirken Pazartesi gecesi alakasız bir Premier Lig maçına denk geldiklerini, iki dakika izledikten sonra takımlardan bağımsız olarak o maça sardıklarını ve son dakikaya kadar heyecan ve keyifle maç izlediklerini anlatan bir çok arkadaşımı dinledim. ‘Takımları tanımıyorum bile ama izlediğim şeyden keyif aldım.’ diyorlar. O yüzden Premier Lig ve İngiltere’de futbol diğerlerinden farklı.

Bazıları takım performansları ile lig kalitesini birbirine karıştırıyor. Ligde bir veya iki tane iyi takımın diğerlerine sürekli hükmetmesi ve tüm kalitenin bu takımlarda toplanıyor olması ligi iyi yapmaz. Geçen Noel zamanı lig sonuncusu olan Leicester City, 2015 Noel’ine lider girdi Premier Lig’de. Bunu başka bir yerde yaşama şansınız yok.

Bu sene ligdeki ve Avrupa Kupalarındaki Premier Lig takımlarının durumunu nasıl özetlersiniz?

İngiltere takımlarının Avrupa psikolojisini iyi anlamak gerek. Yine Ada Futbolu’nun ilk sayılarından birinde 1963’de İngiltere Milli Takımı ile Dünyanın Geri Kalanı maçını konu ettik. İngilizler ‘kendilerine ait’ bu oyunda uzun süre ‘burunları havada’ gezdi. Futbolu öğrettikleri uluslar bu süre içinde oyunu farklı yönlerde geliştirdiler. Bu ‘Ada’ nın pek umrunda olmadı.

İngiltere’de birçok taraftar Premier Lig şampiyonluğunu Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’na tercih eder. Avrupa Ligi’nde oynamak ise Premier Lig’in dev takımları için bir ‘utanç vesilesi’ zamanında Patrice Evra’nın bir demecinde söylediği gibi.

Şunu da hatırlamak gerek, 1985 Heysel’den sonra Avrupa’dan alınan men cezası İngiltere’nin Avrupa sahnesindeki hevesini uzun süre çok kırdı. Onların deyimi ile ‘kıta futbolu’ na, oradaki hakemlere ve oyunun geldiği noktaya alışmaları zor oldu ve bence hala oluyor.

Son yıllarda Premier Lig’e akan yabancı sermaye ile hedefler büyüdü. Artık Avrupa başarısı da önemli kılınmaya çalışılıyor. Manchester United dışındaki takımlar yollarına devam ediyor Şampiyonlar Ligi’nde. Ancak kadro kalitesi ve Ada’daki maç yoğunluğu İngiliz takımlarının Avrupa’nın iyi takımları ile başa çıkmasını engeller nitelikte. Premier Lig’de söz gelişi değil, gerçekten kolay maç yok. Arsenal şampiyonluk kovalarken, bu sene hiç de formda olmayan Southampton’dan 4 gol yedi örneğin. O yüzden menajerlerin ve futbolcuların Avrupa’yı arka plana aldıklarını düşünüyorum. Şampiyonlar Ligi’nde yarı final herhangi bir İngiliz takımı için büyük başarı olur.

Avrupa Ligi’nde oynadığı  için kulüp tarihi ve kültürü itibarı ile aşağılanmış hisseden Manchester United, geçmiş başarıları mumla arayan Liverpool ve bu sezon ilk 4 kovalayan Tottenham var. Ben üçünün de yarı finali bulabileceğini sanmıyorum demin anlattığım nedenlerden dolayı. Bu sezon Avrupa’da en büyük şans Hiddink’in Chelsea’sinde. Taraftarı ile barışmak için kupalara önem vermek zorundalar. Bu berbat sezonu kurtaracak iki kulvardan biri Şampiyonlar Ligi. Chelsea maçlara kadar kendini bulabilir mi, bu da büyük bir soru işareti.

 

Klopp_EPLTR

Son bir soru, Jurgen Klopp’un PL’e gelişi nasıl bir hava değişimi sağladı?

Bu sezon Premier Lig gerçekten özel bir dönemden geçiyor. Klopp da özel isimlerden biri elbette. Ancak Liverpool’un menajerden dah aderins orunları olduğunu da görmek gerek. Klopp’un kendisi de futbolun bir ‘peri masalı’ olmadığını söyledi. Nitekim son haftalarda peri masalı kabusa dönüştü,  West Ham, Watford ve Newcastle deplasmanlarında çaresiz kalan bir takım izledik. Kadro yapısı henüz Klopp’un verim alacağı seviyede değil. Brendan Rodgers’ın şampiyonluk kovaladığı sezonda takımda Suarez ve Sturridge ikilisi vardı. Özellikle Suarez’in taşıdığı gol yükü ile kaptan Gerrard’ın ayağı kaymasaydı şampiyon bile olabilirlerdi. Ancak onlar çıkınca çok sıradan bir takım kalıyor geriye.

İngiliz medyası için Klopp balayında. Ocak ayında kesenin ağzını açarsa ve sezonun geri kalanında sonuçlar gelmeye başlamazsa bu sezon, ama her durumda gelecek sezon Alman hocayı sıkıştıracaklar. Liverpool şu anda bir orta sıra takımı kimliğinde. Klopp ekip oyununa önem veren bir hoca, zaman zaman o kıvılcımları görmek mümkün şimdiden ancak bizce işi çok çok zor olacak. Mourinho gibi Chelsea’de sonsuz kredisi olan bir adam bile 16 hafta dayanabildi. Klopp’un Liverpool’unu ve Premier Lig’ekattığı havayı görmek için en az 2016 sonunu görmemiz gerecek. Bu sezon Ranieri’nin, Bilic’in, Pochettino’nun ve Mark Hughes’un lige kattığı havanın önüne geçmeyeceği kesin.

Çok teşekkürler.

Twitter: @edipuras – @PremierTurkiye – @Ada_Futbolu

tr_TRTurkish