Çeyrek Asırlık Hasretle Kucaklaşanlar: Dr. Skull Ankara Sahnesindeydi

Boğaç Gökmen

Aylar öncesinden malum tarih kaydedilmiş, saatler aynı ana ayarlanmış ve sakin ancak derinden bir bekleyişe geçilmişti.

Ağustos ayının başlarında ilan edilen konser, Dr. Skull’ın 25 yıl sonra bir kez daha doğduğu topraklarda sahneyi sallayacağı saatlere tanıklık edecekler için yılın en mühim olayı olarak kişisel ajandalara not edilmişti.

Memleket rock ve metal camiası mensupları birçok şehirden kilometrelerce yol katedip Ankara, Kızılay semalarında Kızılırmak Sokak’ta cüssesini göstermeye başladığında gün geceye dönmek üzereydi. Jolly Joker’in Ankara şubesi önü tarihi günlerinden birini yaşamak üzere, hava, zemin şartları mükemmele yakın ve alanı doldurmak üzere mekân önü sohbetlerini koyulaştırmış olan kitle Dr. Skull ile kucaklaşmaya iyiden iyiye hazırdı.

İstanbul, İzmir, Çanakkale, Adana, Antalya, Bursa, Zonguldak ve daha birçok şehir ile yurt dışından gelip Kızılırmak sokağı dolduran rock eşrafı vakit kaybetmeksizin kaynaşmıştı ki konsere kısa süre kala karşılıklı kaldırımlarda başlayan ‘Doktor’ – ‘Skal’ atışmalı tezahüratı semti inletiyor, içeride yaşanacak heyecanın seviyesi hakkında ipucu veriyordu.

Bir deplasman maçı tribün hissiyatı ama değil deplasman bilakis herkesin kendini evinde hissettiği, aynı rock renklerine gönül verip, aynı melodilere tutkun olduğu, rakibin ise yalnızca geçen zaman olduğu hissiyatı. Çoğu kişinin ergenlik günlerini işaret eden bu geçen 25 yıllık zamanla hesaplaşmanın da tam bugün yani 8 Kasım 2019 akşamı, burada Ankara sahnesinde gerçekleşeceği de gözlerdeki ışıltıdan okunuyordu.

Koca bir 25 senenin hesabı bu, dile kolay.

Geçtiğimiz Ocak sonunda İstanbul’daki Dr. Skull gecesinde açılmıştı çeyrek asırlık muhasebe kayıtları. O güne dek yalnızca kasetten dinlediğimiz grubun albümlerinin, plak ve CD baskılarına kavuşulan konser ile tutuşan kıvılcım, Ankara konserinin açıklandığı sürece ve işte bu akşam, Ankara Jolly Joker önündeki binleri aşan rakamlarla telaffuz edilen izleyicinin enerjisine dönüşüvermişti. Tabii ki yine Vera, Hammer ve Çağlan Tekil iş birliği aydınlatıyordu bu mühim geceye ilerleyen yolu.

Geceyi ilk önce Razor Inc ateşe veriyor.

Geçtiğimiz günlerde “The Road” isimli ilk albümünü yayımlayan ekip, Başer Çelebi’nin karakteristik mikrofon başı hakimiyeti, Bora İnce’nin incelikli gitar nameleri, Berkay Yıldırım’ın ritim ustalığı ve bas gitardaki Yetkin Taşkın’ın askerlik sonrası yeni görüntüsüyle mekânı dolduranları karşılıyordu. İlk ‘Laneth Bir Gece’ etkinliğinden bu yana adı çokça Dr. Skull ile birlikte anılmaya başlayan, son yılların en faal ve rock sahnesine en çok emeği geçen gruplarından Razor Inc, yeni albümlerinden yepyeni şarkılarını bu önem derecesi yüksek gecede Jolly Joker Ankara sahnesine çiviliyordu âdeta.

Hele ki Başer’in, albümün en duygusal şarkısı anonsu ile “Sand”e başlamadan önce Dr. Skull’ın, “Dr. Skull Ankara’ya gömülecek, doğduğu topraklara” sözünü kabullenmeyerek ifade ettikleri kuşkusuz ki geceye damgasını vuracak nitelikteydi: “Bir insan müzik yapıyorsa ömrünün sonuna kadar müzik yapmalı. Çünkü müzik, insanoğlunun icat ettiği en kutsal şeylerden bir tanesi”.

Ve Razor Inc sahneyi Dr. Skull’a devrediyor.

Gitar/vokalde Murat Baştepe, davul/vokalde Alper Yarangümeli, gitar/vokalde Murat Ersöz ve bas gitarda Mustafa Erman sahnede göründüğünde 25 yıllık bir düş de hayata geçiyor, bir hayal gecesine adım atılıyordu artık.

Fotoğraf: Seda Açıkoğlu

Beklendiği gibi de oluyordu aslında, bir yandan da düşlediğim gibi “Gate of Brandenburg” ile açıyorlar konseri. Geliş yolunda konuştuğumuz mevzulardan biriydi, acaba “Wory Zover” albümü de bu şarkıyla başlayabilir miydi?

Murat Ersöz’ün ‘full metal jacket’ karizmasıyla mikrofon başına geçtiği “On The Road” başladığında yerinde duran da kimse yok, “Metal on Metal” ise ateşi iyice harlıyordu artık. Tıklım tıklım salondaki iğne atsan yere düşmeyecek durum ancak şarkının sonunda bir dönüp çevreme göz attığımdaki ilk görüntü oluyor. Üst katı çevreleyen üç taraflı balkon dahil coşkudan nasibini almayan kimse yok. “Way Home”un girişiyle Maiden konserlerini aratmayacak tezahürat eşliğine başlayan seyircinin ulaştığı frekans bir ara davulun başında şarkının giriş bölümünü seslendiren Alper’in sesini bastıracak düzeye ulaşıyor. Hani, tüyleri diken diken edecek ne varsa yaşanıyor ve devam.

Alper Yarangümeli sesleniyor, “en çok neye karşı çıkarız” ve zihinlere kazınmış “War is Over” kanlı canlı karşımızda, ardından henüz nefes bile almadan bir başka rock marşıyla kucaklaşıyoruz ki Dr. Skull dendiğinde akla gelen ilk şarkılardan “Rules for the Fools” tüm hatıralarıyla birlikte seriliyor gözler önüne. Tabii ki gırtlağa yüklenenlerdeniz o sırada “Wherever you go, wherever you run and hide”. Baştepe ve Ersöz’ün omuz omuza ve gözü kara daldıkları çift gitar sololar salonu avcunun içine alırken tüm sakinliği ve ağırbaşlılığıyla Mustafa Erman’ın bas gitarı en sağlam arka fonu sağlıyor bu birbirinden melodik sahnelere.

Fotoğraf: Seda Açıkoğlu

Kim bilir kaç kadeh doldu boşaldı, tek başına gecelerin yalnızlığında, sürekli başa sarılan “Lonely Nights”ın şahitliği ve Baştepe’nin masumane vokalleri eşliğinde. İşte bu defa da barın başında mı yakalanıyoruz şarkıya? Ancak bu defa yalnız değil, 1500’e yakın kişi tek yürek hâlinde. Bir de sürpriz eşliğinde, Alper Yarangümeli’nin oğlu gitarda gruba katılıyor ve öncelikle taktik disipline uyum sağladığını gösterirken âdeta bu işin devamı da olur dedirtiyor seyirciye.

“Rock The School” ardından “Little Beach” ve geçiyoruz “Hershey Yolunda” seansına.

Bu defa Serdar Tuksal mikrofon başında. “Her şey yolunda, senin sağında solunda – Her şey yolunda, dinlediğin masallarda – Sana dokunmadılar ya – Senin için her şey yolunda” ve tek yumruk bir koro. Oradan da bir bakıma başka bir sürpriz olan “Yaşamak İstiyorum”a. Ardından “Sen” başlıyor, unutmamalı ki bu asla bir aşk şarkısı değildir. Ve “Elim Cebimde”nin sonlarına doğru ses telleri için de durum pek hayırlı olmasa gerek. “Ayaklarım zincir, dört bir yanım duvar – Elim cebimde, cebim delik, elimde ne var” hala kulaklarımda.

Gece boyunca havada asılı kalıyor melodiler, her nefeste zihne yüklü miktarda Dr. Skull çekiliyor ki bu akşam için önerilen tam da bu zaten. Zaman ve mekân kayboluyor sanki ve bir hayal aleminin yarattığı, mutlu zafer sarhoşluğu da cabası. Ancak kapanışa yaklaşıyoruz anlaşılan “Everyday Everynight” punk karakteriyle coşku, tutku, heyecan ve kalp ritimleri zirvede, tüm Dr. Skull kişiliğiyle unutulmayacak bir gecenin noktası mı oluyor? Aslında kabullenilmeyen olsa olsa bir virgül, olsa olsa karşılıklı saygıya binaen bir eyvallah.

Fotoğraf: Seda Açıkoğlu

Ve şarkıda dediği gibi, mümkünse de tüm dostlar hep birlikte,

Ve güneş doğduğunda ve güneş battığında

Ve dağlarda ve kırlarda yaşamak istiyorum

Denizin kıyısında ve şehrin ortasında

Ve dostlar arasında yaşamak istiyorum

Tüm gece yankılanan hatta daha mekân önünde başlayan Dr. Skull tezahüratları gösteriyordu ki bu bir Ocak akşamı İstanbul’da gerçekleşmeye başlayan bir rock’n roll düşünün, nefis bir Kasım ayında Ankara’ya yansıması ve seyircinin içine sindiremediği, bir yanıyla da buruk bir veda busesi.

Ve, Dr. Skull’ı canlı seyretmesi, âdeta 25 yılla aradaki bir hesabı kapatmak ama en çok da kucaklaşmanın duygu yüklü hâli.

Tekrarı mı? Ne derler bilirsin, düşlemeye devam öyleyse, hadi…

Kapak Fotoğrafı: Seda Açıkoğlu

tr_TRTurkish