Aynur Kulak yazdı: “Güneşi Yanında Taşıyan Adam”

Güneşi Yanında Taşıyan Adam

Ütopya kelimesine karşılık ortaya çıkmış olan Distopya kelimesi artık tamamen hayatımızda. 1916 yılında Thomas Moore’un Utopia kitabı vesilesiyle dünyaca tanınan bir kelimeye/kavrama dönüşen Ütopya iki Yunanca kelime olan Eutopia (Güzel yer) ve Outopia (Hiçbir yer) kelimelerinden oluşmakta. Buna karşılık aynı kelimeden (Outopia dan) türeyen Distopya ise sadece olumsuz anlam eki dis ile beraber hayatımıza çıkmamak üzere girdi. Çünkü kapitalizmin tüm gücüyle desteklediği Ütopya kelimesi, kurulan devasa çarkın artık hiç planlanmayan şekilde işlemesinden ve umulmayan yerlere gitmesinden dolayı yerini tam zıttı şekilde “kötü bir yer” anlamında kullanılan Distopya’ya bırakmış durumda.

Bu türde kitapların (Fantastik, bilim-kurgu, ütopik, distopik) öncü yayınevi İthaki Yayınları, bu yönde eserler veren yerli yazarları desteklemek amacıyla hayata geçirdikleri Pangea Kitaplığı’ndan yepyeni bir yazar ve kitapla bizi tanıştırmış bulunmakta. Bir Gülbike Berkkam kitabı Güneşi Yanında Taşıyan Adam kitapçı raflarındaki yerini aldı. İlk kitabı ile karşımıza çıkan Gülbike Berkkam, Fabisad’ın 2013 yılında düzenlediği Gİo Ödülleri’nde Öykü Dalında birinciliğe layık görüldü. Yeni bir yazarla karşı karşıya olmakla birlikte genç bir yazarla tanıştığımızı tahmin ediyorum çünkü hakkında yalnızca bu kadar bilgi verilmekte.  

Yapay Zeka Nuit

Yapay zeka ile yönetilen, duygularından arındırılmış Nuit isimli bir evrenin içindeyiz. Gittikçe kötü bir hal almaya başlayan, çıkarların ve kötü niyetlerin ön plana çıktığı bir dünyada Mars halkının buna seyirci kalmak istememesiyle ortaya çıkan Nuit yapay zekası tüm pisliklerden arınmış yepyeni bir ortam yaratsa da bu sistem içerisinde de kabul edilemez şeyler oluyordu. Hikayenin kahramanı Han. Han aslında kahraman falan değil. Böyle yorumladığımı duysa muhtemelen itiraz ederdi. Han, Nuit isimli bu distopik evrenin çıkıntısı. Zia da öyle. O da aynı Han gibi; sistemin içinde kendi özgürlük alanlarını yaratmaya çalışıyorlar. Farklılar. Yapay bir sistemin içinde, yapaylaşmak gibi bir niyetleri yok asla. Zia, ismi Güneş olan bir içecek veriyor Han’a. Güneş bu yapay dünya içerisinde duyguları tekrar harekete geçiren bir iksir. Ve bu iksir ikisinin çatışmasına sebebiyet veriyor ki, bu iki karakter tek düze devam edip çatışmasaydı eğer yapay zekadan hiçbir farkları kalmazdı diyebilirim. Çünkü Han, Azra isimli bir kadına aşık oluyor.

Nuit yapay zeka sisteminin içinde yaşayan Mars halkı için hologramlı görüntüler mevcut fakat bunların yanı sıra yapay zeka sistemi içerisinde kullanılan Able B, Babool gibi geliştirilmiş uygulamalar da var. Hikayeye dinamizm kazandıran ve gözümüzün önünde bir şeylerin canlanmasına sebebiyet veren bu uygulamaların yanı sıra Beton Orman isminde yeni bir şehir de mevcut. Bu distopik evrende her şey o kadar yerli yerinde yaratılıp, parçalar o kadar düzgün yerleştirilmiş ki; Nuit yapay zekası adına geliştirilen her bir ayrıntı sırıtmaksızın kabul görüyor nezdimizde. Fakat Han’ın böylesine bir yapay sistemin içinde çıkıntı olma özelliği Han’ın ağzından vurgulanıyor hep.

“Nuit senin için kadın ayarlar, kalacak yer ayarlar, neredeyse alacağın nefese kadar sana her şeyi satar. Zamanınla beraber iradeni de sattığını görürsün. Yeteneklerini ve zekanı onun için çürütmeni acımasızca ister ve sen de bunu düşünmeden yaparsın. Her akşam iş çıkışı alınması gerekenleri alır, yapılması gerekenleri yaparsın. Senin için uygun olduğu öne sürülen kadınlarla yatarsın. Bunu yaparken de seni çarkın önemli bir parçası olduğuna inandırır”

Distopik Aşklar

Han’ın aşık olmasıyla beraber aslında zaten aşina olduğumuz, sadece adı değiştirilmiş olan (yapay zeka)  böyle bir evrenin içine iyice girmiş bulunuyoruz.   İçmiş olduğu Güneş iksirinin de etkisiyle duyguları iyice canlanan Han, Azra’ya neredeyse gördüğü anda aşık olur.  Yani aşk her yerde aşk olarak karşımıza çıkmaktadır. İster yapay zekasız bir ortamda canlı olarak karşımızda belirsin, isterse de yapay zeka ortamında bir hologram olarak karşımıza çıksın aşk duygusu muhteşemdir.

“Azra odanın ortasında bir hologram olarak büyüdü. Han resme uzun uzun bakarken, hiçbir derdi, mutsuzluğu kalmamıştı. Karşısındaki mutluluğun kendisiydi. En son ne zaman mutlu olduğunu hatırlamıyordu. Belki çocukken bu kadar mutluydu ama Nuit, çocukluğunu silip atmışı.”

Ayrıntılar

Pangea kitaplığı yerli fantastik, bilim-kurgu ve distopik evrenler adına yerli yazarların kitaplarını yayınlamaya hız kesmeden devam ediyor. Güneşi Yanında Taşıyan Adam, Gülbike Berkkam’ın ilk romanı olmasına rağmen hikayesi iyi işlenmiş, iyi kurgulanmış, karakterleri yerli yerine oturmuş, Türkiye adına henüz yabancısı olduğumuz böyle bir evren (meraklısı olan belli bir yaş ortalamasındaki kesim tarafından takip edilen ) merakımızı cezbedici şekilde gayet başarılı kurgulanarak kotarılmış.

Editör Burak Albayrak’ın titiz çalışmaları sonucu oluşmaya başlayan Pangea Kitaplığı’nın son okumaları Devrim Horlu tarafından yapılmakta. İthaki kitaplarının kapak tasarımlarında karşımıza çıkan Hamdi Akçay burada da güzel kapaklara imza atmakta.

Güneşi Yanında Taşıyan Adam okunmalı ki distopya evreni belli bir kesimin merakından artık çıkıp genele doğru yayılmaya başlasın. Çünkü gayet güzel bir kitap ile karşı karşıyayız. Almanız ve okumanız dileğiyle.

Güneşi Yanında Taşıyan Adam

Yazar: Gülbike Berkkam

Yayınevi: İthaki Yayınları

Türü: Roman

Yayın Tarihi: 2019

Sayfa Sayısı: 321

tr_TRTurkish