Ahmet Ümit yeni romanında çocuk tacizini işleyecek

Kalem Ajans’ın Kadir Has Üniversitesi işbirliğiyle yürüttüğü Haliç Okumaları programı dün başladı. Programın ilk konuğu yazar Ahmet Ümit’ti. Ahmet Ümit, yazmakta olduğu romanda bir bölüm okudu ve ardından dinleyicilerle sohbet etti.

Ahmet Ümit, okumaya başlamadan önce romanı hakkında bilgi verdi. Bitirmek üzere olduğu kitapta, okurun karşısında yine Başkomiser Nevzat’ın olacağını aktaran Ümit, bu kez odakta bir seri katilin olacağını söyledi. Her kitabının bir cümlesi olduğunu, o cümlenin romanın içeriğini anlattığını anlatan Ümit, yeni romanının cümlesinin “Vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem?” olduğunu açıkladı.

Ayrıca politik ya da tarihi bir roman yazmadığını söyleyen Ümit, “Çocuk tacizini eksen alan bir roman bu” dedi.

Ahmet Ümit’in dünkü etkinlikte okuduğu, seri katilin ağzından yazılmış, romanın girişini oluşturan bölüm şöyle:

Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini ardından bir çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudakları, balmumuna dönüşen yüzü, çöken yanakları, birleşen elmacık kemiklerini, birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını, kurumuş ağzının içinde pelteleşen dilini gördüm ve anladım ki benliğimizin farkına vardığımız an, acının pençesinde kıvrandığımız andır. Çığlık değil, sesleniş değil, fısıltı da değil, evet nereden geldiğini bilmediğim o vahşi iniltiyi kalbimin derinliklerinde duydum, soluksuz kaldım. Boğazım kupkuru, alnım ateşler içinde, tuhaf bir hülyaya kapılmışım gibi sürüklendim dipsiz bir boşlukta. Hayatın en karanlık sırrı çıktı karşıma. Söylenmemiş, yazılmamış, görüntülenmemişti. Karanlığın her aşamasından geçtim. Akan kanın sesini duydum. Ölümün serinliğini damarlarımda hissettim. İnkâr etmiyorum, vahşetle yıkanan o saf hakikati sevdim. Bedenim gençleşti, ruhum arındı. Benliğimden yeni bir benlik çıkardım. Yıllarca bana yoldaşlık korkunç anların verdiği …. bahsetmiyorum.  Onlar çok gerilerde kaldı. Bir yılanın kabuk değiştirmesi gibi kurtuldum utançtan. Bedenimi örseleyen o yara ara bir sızlasa da şimdi daha güçlü kıldı beni. Çocuk düşlerimi lekeleyen o karabasanın ömrümün en kıymetli fırsatı olduğunu anladım. Geçmişin kamburunu çoktan söküp attım sırtımdan. Artık sadece bugün ilgilendiriyordu beni. Manadan söz ediyordum, hayatı ölümle kutsamaktan, tanrıların önünde eğilmek değil, onlarla aynı tahtta oturmaktan, o benzersiz ürperişi, o derin korkuyu, kudretin sarhoş ettiği o serkeş ruhun kendi anlamını bulmasından söz ediyordum. İşte bu sebepten korkuyordum, evet korkuyordum, çünkü insanın insanı öldürdüğü o ilk anı gördüm. Katilin zafer haykırışını, kurbanın korku çığlığını işittim. Ben katil gibi haykırdım, kurban gibi korkuyla çığlık attım ve insanın bu halini sevdim. Başka hiçbir hakikat bu kadar tutkuyla sarsmadı bedenimi. Başka hiçbir hakikat bu kadar derinden etkilemedi beynimi. İşte bu yüzden korktum. Yeniden başlamaktan, yeniden o görkemli … yaşamaktan korktum. Bu yüzden engelledim kendimi. Her an uyanmaya hazır o muhteşem dürtüyü bastırmak, insanlığın en masum haline, en saf doğasına dönmemek için yıllarca ihanet ettim kendime. Beni ben yapan o şahane mutsuzluğumu ucuz sevinç kırıntılarıyla tedavi etmeye çalıştım. Kadim duyguların yerine kolay bastırılanları seçtim. Kendimle birlikte bütün dünyayı da kandırdım. Neredeyse başaracaktım. Ama bırakmadılar. Benim adıma onlar öldürmeye başladılar. Üstelik hiç haz almadan, üstelik o benzersiz güzelliğin hakkını vermeden, o müthiş duyguyu hissetmeden, karanlığın sırrına ermeden… İşte bu kabalığa, bu hoyratlığa, bu israfa daha fazla dayanamazdım. Evet, işte bu yüzden geri döndüm. 

kültür servisi

tr_TRTurkish